Nejat EREN |
|
Mâlâyaniyâttan kurtulup muhabbete odaklanmak |
Hızlı hayat, ölümü ve faniliği düşündürtmüyor. Bu zamanda, istikametli yaşamak, sağlam durabilmek, sadakatte devam etmek kuvvetli bir imanı gerektiriyor. Yoksa kül gibi, toz gibi çok uzaklara, ötelere savrulmalar kaçınılmaz oluyor. Modern denen bu “denî” medeniyetin tuzak ve oyunlarından kafalarımızı kaldırıp gerçeklerle yüzleşebilmek çok zor sanki. Bu gaddar ve sarhoş asrın başımıza en büyük belâsı ve hastalığı bu maalesef. Kendimizle yüzleşemiyoruz. Kalbimizi, aklımızı, ruhumuzu hislerimizi birbiriyle imtizâç ettirip, birleştirip Kur’ân ve sünnet tezgâhında buluşturup, kaynaştırıp sağlıklı olarak istikametli işletmekte zorluklarımız var. Dünyanın geçici cazibesi insanı çok fena halde kendisine çekiyor. O sahte dünyanın mutfağındaki raflarda kin, nefret, kandırmaca, kayırma, tarafgirlik, zan, iftira, gıybet, gurur, kibir, zulüm, hasis menfaatler, şeytanın oyunları, nefsin desiseleri, hissin zayıflıkları, tembellik var. Paketler o menhus dünya mutfağında bu maddelerden hazırlanıp, fırınlanıp, pişirilip ekranlardan, sayfalardan, internet üzerinden sokağa, piyasaya, pazara servis yapılıyor. Müşteri arama ve memnuniyetinin neticesine bile bakılmadan bir “kap-kaç ve soygun” oyunu sahneleniyor. Başta genç fidanlar olmak üzere insanlar bu fırtınaya, heyelana, tsunamiye tutulup harap oluyor. Heyhat ki çoğu farkında bile değil, bir uyandırıcı lâzım! Bütün bu oyunlara kanmamak, aldanmamak için, “Müslümanım, dinimi yaşamak istiyorum” diyen herkes; “İslâm mutfağına” ihlâs, muhabbet, şefkat, hürmet, saygı, emniyet, helâl ürün, aşk, şevk, irtibat, fedakârlık, mütevazılık, şükür, tevekkül, teslimiyet, faaliyet, alışmak, hizmet, manevî cihad malzemesi taşıması gerekiyor. “İslâm mutfağından” piyasaya paketlenmiş en başta ve en revaçta ürün olarak “Herşeyde bir ihlâs var...” hakikati sürülmesi gerekiyor. Sonra: “Ben muhabbet üzerine bir rüşvet, bir ücret, bir mukabele, bir mükâfat istemiyorum. Çünkü, mukabilinde bir mükâfat, bir sevap istenilen muhabbet zayıftır, devamsızdır” patentli ürünün sıraya girmesi gerekiyor. Daha sonra: “Madem âhiret için, hayır için, ibadet ve sevap için, imân ve âhiret için Risâle-i Nur ile bağlanmışsınız; elbette bu ağır şerait altında herbir saati yirmi saat ibadet hükmünde ve o yirmi saat ise Kur’ân ve imân hizmetindeki mücahede-i mâneviye haysiyetiyle yüz saat kadar kıymettar ve yüz saat ise böyle herbiri yüz adam kadar ehemmiyetli olan hakikî mücahid kardeşlerle görüşmek ve akd-i uhuvvet etmek, kuvvet vermek ve almak ve teselli etmek ve müteselli olmak ve hakikî bir tesanüdle kudsî hizmete sebatkârâne devam etmek ve güzel seciyelerinden istifade etmek” gerekiyor. (Şuâlar, 13. Şuâ, s. 276) Sonra: “Zindandan bostana çıkmak, daneden sümbüle geçmek, faaliyetteki lezzeti arttırarak taşırmak, vazifedeki bu külfeti taşıttıran o tadı tatmaktır.” “Rahat zahmettir, zahmet rahattır” (H. Şamiye, s. 146-147) gereğinin zevkini tatmaktır. Böylece: “bütün küre-i arzın bu yangınında ve fırtınalarında selâmet-i kalbini ve istirahat-ı ruhunu muhafaza eden ve kurtaran yalnız hakikî ehl-i iman ve ehl-i tevekkül ve rızadır. Bunların içinde de en ziyade kendini kurtaranlar, Risâle-i Nur’un dairesine sadakatle girenlerdir” (Kastamonu Lâhikası, s. 89, 78. Mektub) müjdesine mazhar olmaktır. Tecavüz etmeden müdafaa etmek; kırmadan, yıkmadan, dağıtmadan, küsmeden, gücenmeden ehl-i imanın ve birbirimizin yardımlarına koşmak; omuz omuza önemli vazife ve hizmetlere talip olmak; kardeşlerimizle meşveret sınırları içerisinde meşrû yol ve dairede kalmak; merdane ve fedakârâne “şahs-ı maneviyi” muhkemleştirip devamına güç ve kuvvet vermek; sarsmamak ve sarsılmamak; lüzumsuz mâlâyani şeylerle akıl ve fikri dağıtıp esastan şaşmamak temel prensibimiz ve yol haritamız olmalıdır. Geçici ömür, fani dünya, boş işler, âfâkî meseleler gündemimizi fazla meşgul etmemelidir. Yaşasın sıdk, ihlâs, samimiyet, muhabbet, birlik, fedakârlık, meşveret, şûrâ ve uhuvvet. Bizden uzak olsun, yeis, gıybet, menfilik, boş işler, dedikodu, iftira ve zan.
NOT: Bu mübarek günlerde ebediyete intikal eden çok değerli dostum, enis, mülâyim ve hasbî insan, eğitimci Mehmet Emin Bay Hocama Allah’tan rahmet ve mağfiret, kederli ailesi, yakınları ve dostlarına sabırlar niyaz ediyorum.
N. E. 03.09.2010 E-Posta: [email protected] |