Halil USLU |
|
Nevşehir ve cezaevi |
HEP camiler, hep mescidler, hep vakıf salonları mı dolsun? Ve hep oralarda mı teravihler kılınsın, iftar ve sahurlar açılsın? Hep oralarda mı TV’ler boy göstersin? Peki Türkiye’de mevcut 524 cezaevi ne âlemde? Ve orada yatan tutuklu 120 bin civarındaki musîbetzede ne âlemde? Onların oruçları, iftarları, teravihleri ne âlemde? Maalesef, yazılı ve görsel basın Ramazan programlarında ve konuşmacılar konuşmalarında hiç üzerinde durmadılar. Bu, yıllardan beri dikkatimi çekmiştir. Bundan ötürü, ”Medrese-i Yusufiye" nâmındaki bu mekânlardan dâvet olursa, intikal etmekte ve kardeşlerimize hitap etmekteyiz. Derler: “Zehiri yutan, acıyı çeken bilir”. Biz aciz ve kemter kardeşiniz, sırf İslâmî ve imânî hizmetlerden dolayı, belki manevî tekâmülümüz ve ayrı bir tedrisat için, hem sivil, hem de askerî cezaevlerinde çeşitli aralıklarla tutuklandık. Yani oranın çemberinden ve tedrisâtından geçtik. ”Çile bülbülüm çile” buraya da girebilir. Fakat kırılmadık, yılmadık, usanmadık. Bu sâfî ve vatanperver niyetlerimiz neticesinde, bir lütf-u Rabbânî ve bir ihsan-ı İlâhî olarak, şimdi o mekânlarda çeşitli dâvetlerle, o kardeşlerimizi mânevî âlemlere götürmek için, kalp ve gönül merkezlerine konferanslar vermekteyiz. Geçtiğimiz hafta Nevşehir’in iman yüklü, aşk-ı hakâikle merbut olan hizmet ehli kardeşlerimizden Alpaslan ve Adem Beyler bizi iftara dâvet ettiler. Bu hengâmede Yeni Asya gazetemizin temsilcisi Bilâl Bey de, geçen yıl Ramazan’ın 24’üncü gününde konferans verdiğimiz Nevşehir Cezaevi ile tekrar temas kurarak, değerli müdürleri Abdülhamid Beyden resmî izin aldı. Böylelikle, bizi tekrar oradaki tutuklu ve mahkûm kardeşlerimizle muhatap ettiler. Cezaevi öğretmeni Hakan Beyin takdim konuşmasından sonra, kürsisine çıktığımız konferans salonunda, mübarek Ramazan’da oruç ağızla bir saati geçmeyen “Kur’ân’dan müjdeler ve sosyal hayata bakış”, “Hz. Yusuf (as)” ve “Hz. Vahşi”den (ra) kesitler ve özetler sunduk. Özellikle; En’am Sûresi 164. âyet, Hucurat Sûresi 13. âyet, Maide 32’nci âyet, Hucurat Sûresi 10’ncu âyet, maddî ve mânevî infak için Bakara 3’ncü âyet ve müjde için İhlâs Sûresi üzerinde ve kin ve intikamın kalkması için Hz. Yusuf (as) ve Hz. Vahşi’nin (ra) hayatlarından örnekler sunduk. 400 mahkûmun oruç tuttuğu bu mekânın dolu salonunda konuşmamı şu sözlerle bitirdim: ”Rivâyette 7 veya 12 yıl hapiste yatan Hz. Yusuf Aleyhisselâm buradan peygamber olarak çıktı. Fakat siz peygamber olarak çıkamazsınız, çünkü bizim Peygamberimizle (asm) o yol kapandı. Yanlız sizler buradan veli olarak, gönül erleri olarak çıkabilirsiniz. O yol kıyamete kadar açıktır. Sizler ve bizler bunu yakalayabiliriz.” Alkışlar, tebrikler, ağlamalar ve dağıtılan kitap ve yayınlarımız… Aynı günün akşamı Nevşehir Yeni Asya temsilciliğinin görkemli vakıf binasında umumi iftar yemeğine iştirak ve duâlar... Teravih öncesi “İnsan ve mahiyeti ve vazifelerimiz”, teravihten sonra da “2010 Kur’ân yılında dünya ve infak” konuları üzerine sohbet tarzında seminerlerde bulunduk. Mübarek Ramazan’da Kur’ân’ın derinliklerine girdikçe ne kadar bitmez ve tükenmez bir hazine olduğu bütün tazeliğiyle ortaya çıkmaktadır. Hazine, hikmet ve sırlarla dolu İlâhî ve mukaddes kitaba kavuştuğumuzdan dolayı başımızı secdeden hiç kaldırmasak yine azdır, yine az. Çıkış yolları arayanların kulakları çınlasın. Her neyse, bu hamur çok su götürür. Bu itibar ve vesile ile Nevşehirli Adem, Alpaslan, Bilal, Eşref, Emre ve Ergün Bey kardeşlerimiz başta olmak üzere bütün ağabey ve kardeşlerime ve cezaevi müdürüne ve bütün yetkililerine gönüller dolusu tebrik ve muhabbetler... Leyle-i Kadr’iniz şimdiden mübarek olsun. Hz. Allah yâr ve yardımcımız olsun. 03.09.2010 E-Posta: [email protected] |