11 Eylül 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Röportaj

Kur’ân sadece sevap olsun diye okunmaz

Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Enver Uysal Kur’ân yılının önemini anlattı…

nBu yıl neden Kur’ân yılı ilan edildi? Bence milletimizin Kur’ân’a yönelimini daha da arttırmak için, Kur’ân üzerine düşünmeyi hayatını Kur’ân ışığında düzenlemek için Diyanet haklı olarak bu yılı Kur’ân yılı ilân etti. Evet, yüzde 99’u Müslüman olan ülkeyiz, ama pratik olarak Kur’ân’a yakın olarak görünmüyoruz. Hatta Diyanet İşleri Başkanı konuşmasında her aile her günü ya da bir gününde yarım saatini Kur’ân’a ayırsa, Kur’ân üzerine düşünse, akşamları bir sûrenin meali ya da tefsiri üzerine ailede düşünülmüş olsa Kur’ân’ın hayata aktarılması açısından çok önemli bir faaliyet olur. Kur’ân unutulmuyor, halkımız gelenekleriyle de yaşatıyor. Çocukluğumda Pazartesi, Cuma akşamları köyde yaşlılar toplanıp Kur’ân okurdu. Ama tabi Mehmet Âkif Ersoy'un dediği gibi Kur’ân ne mezarlıkta okumak ne de fal bakmak için inmemiştir. Kur’ân’ın salt sevap olsun niyetiyle okunması anlamak açısından önemli değildir, önemli olan anlamak çabasıdır

nKur’ân-ı Kerim'e atfedilen bu yılda insanların Kur’ân’a yakınlığı arttı mı size göre?

Son 20 yıllıdır Kutlu Doğum çok ciddî kutlanıyor. Bu yıl Kur’ân haftası il il, ilçe ilçe Kur’ân üzerine, peygamber üzerine konuşuldu. Elbette o konuşmalarda milletimiz bir şeyler almıştır. Kur’ân üzerine düşünmeye dâvet edildi. Böyle olunca da mutlaka Kur’ân’ın milletimiz üzerindeki etkisinin önceki yıllara nazaran ciddî anlamda arttığı ya da artacağını söylememiz mümkündür.

Diyanet İşleri Başkanı'nın söylediği gibi her ailede her akşam yarım saat sûrelerin tefsirine bakıp uyguladığında o ailede Kur’ân’ın etkisi daha farklı olur. Ayrıca aile içinde Kur’ân Arapça olarak bir kişi tarafından yüksek sesle okunup, aile bireylerinin takip etmesi manevî bir hava oluşturur.

Kur’ân’ın, insanlığa mesajını nasıl özetlersiniz?

Kur’ân’ın amacı, insana hitap etmektir. İnsanı iyi insan yapmak için Peygamberimiz (asm) örnektir. Böyle düşününce Peygamberimizi Kur’ân’dan ayrı düşünmemiz mümkün değildir. Peygamberimizi (asm) iyi anlamak için Kur’ân’ı sıkça okumamız gerekli, Kur’ân’ı iyice anlamak için de Peygamberimizin (asm) hayatını, yaşama amacını iyi anlamak gerekir. Kur’ân ve Hz. Muhammed (asm) adeta birbirini tamamlayan iki unsurdur.

Diğer peygamberler kendi dönemlerini ıslâh etmek için indirilmesine karşılık Peygamberimiz (asm) âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Kur’ân-ı Kerim çağlar üstü bir kitap, baştan sona insanı anlatıyor.

Meselâ Kur’ân Hz. Musa’yı anlatırken, insandaki Musevî eğilimi anlatıyor. Din anlamında değil, Hz Musa’da bir insan olarak bulunan eğilimlerden arzulardan bahsediyor. Kur’ân, Firavunu anlatırken de insanda mevcut ve bastırılmış olan Firavun eğilimleri izah ediyor. Bunları niye anlatıyor? Çünkü bir Müslüman olarak sen bu eğilimleri kontrol altına alamazsan, Firavun gibi olabilirsin. Böyle düşündüğümüzde Kur’ân-ı Kerim’de geçen peygamber kıssalarını küçümsemenin aksine hayatımızı Kur’ân’la daha fazla bütünleştirmiş oluruz. Kur’ân’ı hayatımızın içine daha fazla çekmiş oluruz. İnsanın varlık yapısında; dönemden döneme, iklimden iklime, çağdan çağa pek değişiklik olmadığını söyleyebiliriz. Hz. Âdem, ilk insan olarak hangi türden eğilimlere sahipse, bugünkü insanında da aynı eğilimlere sahiptir. Bu eğilimleri kontrol altına alma ahlâktır. Hz. Âdem’in verdiği nefis mücadelesini benim de vermem hayatımı onlarla bütünleştirir.

Kur’ân’ı, yaratanımızın bize mesajı olarak düşündüğümüzde ve onu okumaya niyetlendiğimizde aramızda manevî bir bağ oluşuyor. Âyette “Ona kendi ruhumdan üfledim” diyor. İşte yaratıcının kendi ruhundan üflediği insan, O'nun kelimeleriyle, fakat kendi nefsiyle, tekrar O'na bağlanıyor, O'na yöneliyor. İmam-ı Şafi “Kur’ân sevgiliden gelen bir mektup gibidir” diyor böyle bir bilinçle Kur’ân’a yönelmek, okumak daha farklı olur. Kişi, sevgilisinden aldığı mektubu dikkatle okuyup özenle korur, daha iyi anlamak için tekrar tekrar okur. Kur’ân’da bize sevgilimizden gelen mektup. Bu mektubu anlama çabasında olmazsak, o sevgiliye karşı doğru olmayan bir hareket olur.

Kur’ân-ı Kerim’e yaklaşımımız nasıl olmalıdır?

Kur’ân Peygamberimize (asm) nazil olmuş. Nazil olduğu ay; ayların sultanı, nazil olduğu gece; gecelerin sultanı Kadir Gecesi, nazil olduğu peygamber; peygamberlerin sultanı Hz. Muhammed (asm), Kur’ân’ın nazil olduğu ümmet de bir bakıma ümmetlerin sultanıdır diyebiliriz. Neye dayanarak söylüyorum bunu Peygamberimiz (asm); “Siz insanlık için var edilmiş en hayırlı ümmetsiniz” diyor. Ümmetlerin özelliği birbirine iyiliği emretmek kötülüklerden sakındırmaktır.

Ayların sultanında, biz kitapların sultanını ve Allahın insanlara son uyarısını iyi anlamamız ve hayatımızı da ona göre yönlendirmemiz gerekiyor. Ramazan'lar bu açıdan büyük fırsattır.

Yakın zamanda Diyanet’in yaptığı araştırmada, birçok insanın Kur’ân-ı Kerim’i eline dahi almadığı ortaya çıktı. Siz bu sonucu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu anket çok titizlikle yapılmış bir anket mi bilmiyorum. Bu ankete göre cevap verirsek milletimiz açısından olumlu bir sonuç değildir. İnsanımızda Kur’ân’a olan saygı ve sevgi büyüktür, fakat bu saygı ve sevginin okuyarak pratiğe dönüştürülmesi gerekiyor. Ben son yıllarda imamların bu işe ciddiyetle eğildiğini görüyorum. İmamların özellikle kış aylarında Kur’ân okumasını bilmeyen cemaate, akşamları özel dersler yaptıklarına şahit oldum. Halkımızın Kur’ân’la bütünleşmesi açısından bu çabaların teşvik edilmesi ve takdir edilmesi gerekir. Böylece Kur’ân’la olan tanışıklığımızın daha da artacağını düşünüyorum.

Ayrıca ebeveyne büyük iş düşüyor. Çocuklarımızı yaz kurslarına göndermekle görevimizi tamamladığımız düşünülmemelidir. Anneler ve babalar çocukları camiye gittiklerinde 'yavrum bugün ne öğrendin?' diyerek çocuklarının öğrendiklerini kendilerine aktarmaları istenmelidir. Ayrıca yaz kursları bitip de Eylül ayında eğitim dönemi başladığında Kur’ân kapağı kapatılarak, gelecek yaz Kur’ân kapağı açılacaksa, bir alevle küllenen bir ateşe benzer. Bunun sürekli olabilmesi için ilginin de canlı tutulması lâzım. İlahiyat öğrencilerine de Kur’ân kursu hocalarına da bu konuda büyük işler düşüyor.

ZEHRA ŞAHİN & MÜMİNE KURTOĞLU

11.09.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Röportaj

  (10.09.2010) - HAYAT KUR’ÂN’LA DEĞER KAZANIYOR

  (06.09.2010) - Öfkesine hakim insanlar Kur’ân’da üstün tutulan kişilerdir

  (04.09.2010) - Bediüzzaman Türkiye yollarında

  (30.08.2010) - ÖZEL SEKTÖRDE DE YASAKÇILAR VAR

  (29.08.2010) - Hayat, insanın kendi kendine yolculuğundan ibaret

  (25.08.2010) - Çevreyi tahrip etmek, Yaratıcı’nın emanetine saygısızlık

  (24.08.2010) - ‘Bediüzzaman’ın İslâm’a hizmeti örnek alınmalıdır’

  (23.08.2010) - ORDU MİLLETLE BARIŞMALI

  (22.08.2010) - Ayrımcılık devam edemez

  (16.08.2010) - Ramazanda peygamberimizin Cömertliği herkesi kuşatırdı


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.