Halil USLU |
|
Zindebad Pakistan |
19 Ağustos 2010 günü Pakistan’da husûle gelen büyük sel felâketi, kardeşimiz Pakistan’ı perişan etmiştir. Son 80 yılının en büyük sel felâketini yaşayan Pakistan’a bütün dünya Müslümanları ve akabinde BM yardım elini uzatmıştır. Fakat yara çok büyük. Son tahminlere göre 2 milyon ölü ve kayıp var. 20 milyon civarında Pakistanlı, su, toprak, çamur ve yıkıntılarla dolu bir büyük sahada hayat mücadelesi vermektedir. Pakistan’ın yaşaması lâzım. Geçmişte tertiplediğimiz uluslar arası sempozyumlarda çokça kullanılan ve Farsça bir tâbir olan “çok yaşa“ mânâsında “Zindebad Pakistan” ifadesini makalemin ser levhası yaptık. Ve Pakistan’ın muteber lisanı Orduca’da “Jeeve Pakistan” yani “dost, kardeş ve çok yaşa” mânâlarını ihtiva eden ifadeyi de içine almaktadır. Ağustos ayı Pakistan’ı çok hadiselere muhatap etmiştir. 14 Ağustos 1947 yılında Muhammed Ali Cinnah, Pakistan Genel Valisi olmuş ve Pakistan bağımsızlığını kazanmıştır. Bilâhare, milyonlarca Müslüman, Hindu ve Sih’in karşılıklı göçü başlamış, toplam 12 milyon civarında kişi sınırın iki tarafında yer değiştirmiştir. Bugün itibariyle yüzde 97’si Müslüman olan Pakistan’ın nüfusu yaklaşık 170 milyondur. Pakistan’da Pencap, Sind, Kuzeybatı Sınır Eyaleti ve Belucistan olmak üzere 4 eyalet vardır. Federal başşehir İslamabad’dır. Gerek Muhammed Ali Cinnah, gerekse büyük şair Muhammed İkbal Pakistan’ın unutulmaz liderleridir. Zaman seylinde çok iktidarlar değişmiştir. Türkiye’de uzun yıllar süren ihtilâl dalgaları orada da kaim olmuştur. Türkiye’deki merhum Adnan Menderes gibi liderleri orası da kaybetmiştir, akan kan hiç durmamış, dahilî ve haricî düşmanlar, yani dünyadaki menhus ruh durdurmamıştır. Eski başbakan Benazir Butto, babası Zülfikar Ali Butto gibi maalesef öldürülmüştür. Ziya ül-Hak da böyle ve emsâlleri de böyle. Gerçek demokrasiye geçmek için büyük gayret ve azim gösteren Pakistan İslâm Cumhuriyetinin siyasî liderleri ve görünürdeki devlet adamları ve üniversite öğretim üyeleri ve özellikle medrese imamları Kur’ân-ı Kerim’in sosyal ve içtimâî hayata bakan 230 âyetinin derinliklerine inmelidirler, başka çıkış yolları yoktur. Bilhassa ve özellikle; En’am Sûresi 164. âyet, Hucurat Sûresi 13. âyet, Maide 32’nci âyet ve Hucurat Sûresi 10’ncu âyetleri yaşamalıdırlar. Bu âyetlerin ışığında Hz. Bediüzzaman bundan 100 yıl önce “Mariz bir asrın, hasta bir unsurun, alil bir uzvun reçetesi, ittibâ-ı Kur’ân’dır” 1 demiştir. Mübarek Ramazan ayı bizi alıp bir çok yerlere götürdü, Anadolu’nun bağrında dershanelerden, ceza evlerinden iftar sofralarına kadar. Bu manevî ahenk içinde, duâlarımızdan, dilimizden hiç eksik etmediğimiz Pakistan için makale yazamadım, tâ ki Ankara milletvekili, can dostumuz muhterem Burhan Kayatürk bizi bir iftar yemeğinin akabinde uyandırasıya kadar. Burhan bey Lahor Üniversitesi mezunu, 5 lisan biliyor ve uzun yıllar Pakistan’da kaldı. Kendilerini dinledikçe bugünkü hükümetin içinde “bakan” olarak, benim değil herkesin dinlemesi gerektiğine inandım. Pakistan ve o bölge üzerinde derin ihtisası var. Çünkü devlet adamlığı çok şeyler ister. Maalesef “çıra dibine karanlıktır”. Onu dinlerken bir kat daha üzüldüm.. Pakistan ve onun münevver halkı her zaman ve en acılı günlerinde Türkiye’nin yanında olmuştur. Pakistan’la her cihetle münasebetlerimiz vardır. 1955’teki Bağdat Paktı ile zirveye ulaşmıştı. Türkiye’nin yardım eli çok cihetlerle ulaşmalıdır. Türkiye’de aynı günlerdeki “Evet–Hayır” mücadelesi bu büyük seli gölgede bırakmıştır. İstenilen rakamlara ve yardımlara her yönüyle azim ihtiyaç vardır. Türkiye’deki bütün kurum ve kuruluşlar ve 10 bini aşkın vakıf, 2 bin STK ve 90 bin dernek harekete geçmelidir. Yara çok derindir. Onun için yaşlı gözlerle ve duâ dilleriyle “Zindebad Pakistan” diyoruz.
Dipnot: 1- B.S.Nursî, Mektubat, Hakikat Çekirdekleri, No: 1. 17.09.2010 E-Posta: [email protected] |