Hüseyin GÜLTEKİN |
|
Örnek bir öğretmen |
Hayatının da, mesleğinin de baharında sayılır. Görünürde mahçup, içe kapanık gibi görünse de iç dünyasına girip, konuşup, hasbihâl edince, hiç de göründüğü gibi olmadığını; tam da dışa açık, sosyal yönü gelişmiş bir insan olduğunu görürsünüz. Her yaştan, her meslekten, her meşrepten insanla kolayca irtibat kurabilir. En çok, en kolay dost olduğu, haşir-neşir olduğu insanlar gençlerdir. Meslek öğretmenlik, branş da Beden Eğitimi olunca, ister istemez gençlerle iç içe bir hayatın içinde bulunuyor. Bu vesile ile onlarla hemhâl oluyor, haşir-neşir oluyor... Pek çok öğretmenin beceremediğini, o kolayca beceriyor... Muhatap oldukları, öğrencileri de olsa, o yaş farkını ve hocalığını bir tarafa koyarak, onlarla samimî dost, arkadaş oluyor, onların sıkıntı ve problemleriyle ilgileniyor. Dışarıda olduğu gibi okulda bile onlarla yakın bir dost, candan bir arkadaş gibi davranarak münasebetini sürdürmesini çok iyi biliyor. Onların özel sıkıntılarıyla, problemleriyle ilgileniyor. Beraberce geziler düzenliyor, onlarla yiyor, içiyor. Böylece aradan resmiyet ve yerine-zeminine göre öğretmen-öğrenci münasebetleri kalkınca, arada sıcak, samimî dostluk havası oluşuyor. Bu havayı, bu zemini iyi değerlendiren gençler, gayet rahat ve serbest bir şekilde öğretmenlerine sarılıyor, sır sayılabilecek bazı meselelerini dahi anlatmaktan çekinmiyorlar. Okuldaki mesai arkadaşlarıyla ve çevresindeki diğer insanlarla da oldukça müsbet ilişkiler içinde o. Okulda başta okul müdürü olmak üzere, hemen bütün öğretmenlerle medeni ilişkilerini sürdürüyor. Fikri-zikri farklı da olsa fikrî yapısından hiç taviz vermeden, onlara karşı hoşgörü ve müsbet hareket dairesinde davranarak ilişkilerini devam ettirme becerisini gösteriyor. Her meslekten, her meşrepten, her yaştan insanla böyle bir müsbet ilişkide bulunmayı prensip edinmiştir. Kendi düşünce ve fikirlerinden, kesinlikle herhangi bir tavizde bulunmuyor. Veya geri adım, taviz mânâsına gelebilecek herhangi bir hâl ve davranış içine girmiyor. Tam tersine herkese karşı, her yerde gerçek kimliğini, fikir ve düşüncelerini çekinmeden ifade ediyor. Yani görüşüp tanıştığı, dost-arkadaş olduğu hemen her insan, onun bir Yeni Asya okuyucusu olduğunu; Yeni Asya ekolünün bir mensubu olduğunu biliyor. Bilmenin de ötesinde beğenip takdir ediyor ki, gerek mesâi arkadaşları, gerek genç öğrencilerden onlarca talebe, yapılan sohbetlere aşkla şevkle katılıyor, bu gibi derslerden çok istifade ettiklerini ifade ediyorlar. Mesleğinde daha yeni olduğu halde, okul müdürünün ısrarı üzerine müdür yardımcılığı vazifesini de kabul eder. Bu yeni vazife pek kabiliyetine, mizacına uygun olmasa da; insanlar ve bilhassa gençlerle olan diyaloğunu aralıksız devam ettiriyor o. Bir ara merak saikiyle gençlerle olan bu samimî diyaloğu nasıl becerdiğini ve ayrıca bunun kendisi açısından bir sakınca teşkil edip etmediğini sordum. Kendisinin yanlış ve yasak bir şey yapmadığını; tam tersine bir öğretmen olarak, onlara hep doğru ve faydalı şeyleri telkin ettiğini söyledikten sonra şunları söyledi: “Bunun sonucunda bu öğrencilerimin hem okulda, hem ailelerinde, hem çevrelerinde örnek bir genç olduklarını herkes görüyor ve takdir ediyor... Diğer taraftan gençlerle ilgi kurup, onlarla diyalog içinde olmak elbette kolay değil. Onların dünyalarına girip, seviyelerine inip, onlara değer verip sıcak bir yakınlık göstermek şart. Böyle bir yaklaşım içinde bulunmakla bir öğretmen olarak hiçbir kaybım olmadığı gibi; tam tersine onlardan hiç de beklemediğim itaat ve saygıyı görüyorum... Ayrıca her nimetin bir karşılığının bulunduğuna inanıyorum. Genç bir öğretmenim... Dünya ve ahiret huzurunu netice verecek hak ve hakikatlerden çok şükür ki haberdarım... Bu hakikatlerden bu gençlerin de istifade edip geleceklerini teminat altına almaları hususu bir öğretmen olarak benim için bir vazife, bir vecibe değil mi?” 12.09.2010 E-Posta: [email protected] |