Yasemin YAŞAR |
|
HAYATIN SAHİBİ SENSİN |
Hayatın sahibine yaklaştıkça hayat, hayat oluyor. Nasıl meselâ insan sevdiği insanlara yaklaştıkça, hayatına bir renk geliyorsa, aynen öyle de mü’min bir yürek Allah’a yaklaştıkça ona tat geliyor, hayatına renk geliyor. Allah’tan uzak oldu mu, her şey renksiz. Allah’ım Senden uzak, Sensiz her şey renksiz. İman böyle bir şey işte. Hiçbir şeyin bizim olmadığının, her şeyin onun olduğunun farkına varmak... Hatalardan, yanlışlardan sıyrılmak; yanlışları kendinden, günahları nefsinden, hayırları, sevapları, iyilikleri Allah’tan bilmek… Olgun bir iman, kemâlli bir adım ve kalp yüreğinde böyle bir sıcaklığı hisseder işte. Allah’a yaklaştıkça içinde mevsimler oynaşır. Dünya önce içinde güzeldir insanın. Sonra gözüyle fark eder dışındaki güzelliği insan. Renk katar hayata iman. Allah’a iman ederek gelir her şey. Allah’ım, Senden uzak her şey renksiz. Sensiz her şey renksiz. Güneşsizdir gündüzler, ayın nurundan nasipsizdir geceler. Sana olan imanımız hayatımıza anlam katar, renk katar, aşk katar, şevk katar. Sen varsın diye bu hayat güzel. Senin varlığınla güzel, yaşatmanla güzel. Baharı bekleyedursunlar dışarıda insanlar. Bahar erken indi bu sefer içimize. Böyle bir şeydir işte iman, böyle bir şeydir işte Allah’a iman, Allah’ı sevmek. Baharı gelmeden duyarsın. Çiçekleri, kokuları, renkleri içinde yaşarsın. Yaşatana şükürler olsun. Her şey seninle güzel Allah’ım. Aydın Tansel’in güzel bir şarkısı vardı yıllar önce: “Her yer her şey güzel huzur arıyorum. … Tüm kötülüklere karşı ne olur, Allah’ım kuvvet ver…” Evet, her şey sensiz renksiz. Sensiz her şey renksiz. Sen yoksan hayatın anlamı da yok. Hayat da yok, renkler de yok. En güçsüz kalp bile Allah ile oldu mu güçlüdür. Kalbin gücü kalpten değil, Allah’tandır. Kalbin hayatı, kalbin sahibiyledir. Kalbin dili yok mu sanki? Böyle bilme; aldanırsın. En görünmeyen yanı, en görünen yanıdır insanın. İçte olanı dışta gösterir kalbimiz. Kalbimiz sahibimizden haber verir. Kalbimizin sahibi O’dur. Kalplerimizin sahibi de O’dur. Kalplerimiz ancak O’nun zikriyle mutmain olur. En güzel kelime bile Allah için olmayınca yırtar dudakları, diken gibi kanatır kelimeleri. Kan damlar Allah adına söylenmeyen cümlelerden. Havadaki zerreler bile, Allah adına hareket eden zerreler bile hoşnut değildir o sözlerden. Alıp verdiğimiz havadaki bir zerre bile bedenimize girince, o muazzam vücut şehrini dolaşıp gezince, hayrette kalır. Hayretten donakalır. İster ve diler ki bu seyahatin sonu da en anlamlı bir sesle, bir duâyla tamamlansın diye bekler. Allah zerrelere adını söyletir: “Hû” diye. Mü’min bir insanın ağzından çıkan her nefes işte böyle bir Hû’dur, şuurlu bir Hû’dur, duâdır, zikirdir. Zerrelerin duâsı, dileği, insanın duâsının ve dileğinin içinde gizlidir. Kumruların “Hû hû”sunda, rüzgârların uğultusunda, yıldızların ışıltısında, suların şırıltısında, o zerreden, o zikirden bir iz vardır, bir giz vardır. Kâinat o sesle nefes alır, o sesle hayatta kalır. Kâinatın tek bir dili vardır. O da Hû’dur. Yani “Hû”, üçüncü tekil şahıs, Arapçadaki zamirdir. “Hû” demek, “O” demektir. O’ndan başka hiçbir şey yok demektir. Allah var, gayrısı yoktur. Kâinat O’nundur, her zerre de O’nundur. Zerreye söz dinletemeyen, kâinata söz geçiremez. Bir zerrenin sahibi olmayan, koca bir kürenin mâliki olamaz. Gözümüzü ışıkla, kulağımızı sesle, bir Hû’yla, bir nefesle besler Allah. Kalbimizi Hû’nun mânâsıyla, o güzel adıyla, sevgisiyle besler Allah. “Kalpler Allah’ı ancak anmakla tatmin olur.” Yorgunluk yoktur o ruhlara. Allah, adını söyletmeyi murat etti mi, her şey kolay olur. Bir zerre O’nun emriyle hareket eden bir asker olur. İzni olmadan hiçbir şey hareket edemez O’nun. Her şey O’nun emriyle hareket eder. Bir nefes havayla hayatımızı anlamlandıran, adını andıran Rabbimize hamd olsun. Resim ressamını anlamaz, yazılar kendini yazan kalemi anlamaz, ama insan Allah’ın öyle bir eseridir ki, bir hava zerresiyle Rabbini bilir, Rabbini zikreder, Rabbine şükreder. Dili O’nu söyler, kalbi O’nu bilir işte. İnsan Allah’ın böyle bir eseridir işte. Neye hayret edersen et, eserden müessire geç. Eser ne kadar güzel olursa olsun, onu yapan, onu yaratan, o eserden çok daha güzeldir. Hakîkî güzellik de budur zaten. Kendini güzelleştirenin farkına varmak, güzelliği kendine mâl etmemek. Budur yakışan insana. O küçücük insanı kâinat kadar büyütür. Halife-i zemin yapar. İman, bir şey değildir her şeydir. Çünkü her şeyin sahibi olan Allah’a iman, bir şeyi her şey yapar. Allah’a hakîkî abd olana, her şey onun mülkü gibi olur. Allah için çıkan bir “Hû” sesiyle insan kâinatın uğultusunu zikre çevirir. Bütün devinimleri, hareketleri, anlamsız bütün sesleri kalbinin teknesinde yoğurur. Öyle bir kelime yapar ve ağzından öyle bir ses çıkar ki, işte insan o sözle, o sözle insan olur. İnsan olan insana “Hû” demek yakışır, Allah demek yakışır. Kalp, Allah ile tatmin olur. Çünkü kalbi yaratan Allah “Ol!” deyince her şey olur. Bir nefes hava “Hû”da anlam bulur. Her şey yerini bulur. Not: Sevgili kardeşlerimiz; mübarek Ramazan Bayramınızı can-ı gönülden tebrik ediyoruz. Ramazan ayının ve bayramın tekrarına erişmeyi de Rabbimizden niyaz ediyoruz. 12.09.2010 E-Posta: [email protected] |