Abdil YILDIRIM |
|
Şimdi sıra başörtüsünde |
Referandum sürecinde herkes eteğindeki taşları döktü. Gök kubbe altında söylenmedik söz kalmadı. Hatta, CHP Genel Başkanı, “Başörtüsü sorununu ben çözerim” diyecek kadar ileri bir lâf etti. Başbakan ise, sanki böyle bir fırsat kolluyormuş gibi, “eğer samimî isen, 13 Eylül’den tezi yok, hemen bir araya gelelim, birlikte çözelim, varsa siyasî rantı da senin olsun” diyerek bu sorunu çözmeye ne kadar hevesli olduğunu dile getirdi. CHP Genel Başkanının yollarına güller dökecek kadar memnun olacağını belirtti. Ama 13 Eylül geride kaldı, ne CHP'den, ne de Başbakandan bu konuda bir söz işitmedik. Yani yorgan gitti, kavga bitti. Şimdi bir taraf yüzde kırk ikiden teselli bulabileceği noktalar ararken, öbür taraf yüzde elli sekizin zafer sarhoşluğunu yaşıyor. Başörtüsü kimsenin umurunda değil. Başörtüsü mağdurları ise, mağduriyetleri ile baş başa kalmaya devam ediyorlar. Peygamber Efendimiz (asm) “Hayırlı işlerde acele ediniz, tâ ki bir şer gelip o işi bozmasın” diyor. Başörtüsü yasağını kaldırmak gibi hayırlı bir iş, elbette öncelikle yerine getirilmesi gereken bir vazifedir. Bu sorunu gerçekten çözmek ve mağduriyetlere son vermek niyeti olanlar, ellerine geçen ilk fırsatta bu işe el atmaları gerekirdi. Ama bu günkü iktidar, anayasayı değiştirebilecek bir çoğunlukla iş başına geldiği zaman böyle bir girişimde bulunmadı. Böyle önemli ve öncelikli bir konu, yıllarca önemsenmedi. Fincancı katırlarını ürkütmemek gibi siyasî endişeler dikkate alınarak, başörtülülerin feryatlarına kulak tıkandı. Ne zaman siyasî bir darboğaza girdiler, o zaman başörtüsüne el atmak istediler. Niyet halis olmadığı için onu da yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Yasal bir düzenlemeye gerek olmadığı halde, anayasa değişikliği ile sorunu çözmeye kalktılar. Anayasa Mahkemesinin yapısını ve tavrını bile bile, anayasa değişikliğine gittiler. Sonunda iptal ağlarına takılan değişiklik yüzünden sorun kördüğüm haline getirildi. Yani siyasî bir sakarlık yüzünden, kaş yapayım derken göz çıkarmış oldular. Şimdi ise, referandum münasebetiyle yeniden böyle bir fırsat ortaya çıkmış oldu. CHP kerhen de olsa, bu konuda kendisini bağlayacak bir vaatte bulundu. Hükümet ise, propaganda sürecinde mal bulmuş mağribi gibi buna sarıldı. Ama referandumda istediği sonucu aldıktan sonra yine başörtüsünü baştan savmaya kalkarsa, bu defa muhafazakâr kesime söyleyecek hiçbir bahane bulamazlar. Başkalarını samimiyetsizlikle itham ederken, kendilerinin ne kadar samimiyetsiz olduklarını göstermiş olurlar. Bir iş yapılacaksa, sıcağı sıcağına yapılmalıdır. Hazır CHP’den de böyle bir söz sudur etmişken, hemen harekete geçilmeli ve gereği yapılmalıdır. Bu güne kadar her seçim döneminde başörtülüler aldatıldı. Verilen sözler seçimden sonra unutuldu. Birileri iktidar olmanın keyfini çıkarırken, öbürleri muhalefetten kurtulmanın derdine düştü. Ama başörtülülerin mağduriyetleri hep devam etti. Bu konu gündeme geldiğinde, hep toplumsal mutabakat bahanesi öne sürüldü. Halbuki toplumda böyle bir mutabakat zaten var. İnanmıyorlarsa, bir referandum da başörtüsü için yapsınlar. Şimdi alınan yüzde elli sekizin yüzde yetmiş sekize çıktığını göreceklerdir. Ama niyetler halis, gayretler ciddî değilse, her zaman bir bahane bulmaya devam edeceklerdir. Bugünkü iktidar, birazcık muktedir olsa, başörtüsü sorununu çözdüğü gibi, Ayasofya’nın zincirlerini de çözer, bu mukaddes mabedi ibadete açardı. Çünkü millet iradesi bu konularda hep iktidarların arkasında oldu. Ama arkasına dönüp de bakmayanlar, bu istinat noktasının farkında olmadılar. 15.09.2010 E-Posta: [email protected] |