Osman ZENGİN |
|
30. yılında 12 Eylül fitnesi! |
12 Eylül 1980 fitnesinin 30. yılı geride kaldı. Biz o gün, gençliğimizin en güzel günlerinde, 27 yaşın içerisindeydik. O gün doğan çocuklar şimdi 30 yaşını doldurup, 31’e doğru yol almakta. Bu gençler o günleri yaşamadılar, ancak duyarak hissediyorlar. Aslında, milletin başına salınan 3. fitneydi bu. Su yüzüne çıkmayanlar da vardı. 27 Mayıs 1960 ihtilâl-i hainanesinde, biz 7 yaşına başlamış bir çocuktuk. Menderes muhibbi olan baba ve annemizin hallerinden, üzüntülerinden anlıyorduk kötü bir şeyler olduğunu. Menderes’i ailece seviyorduk, milletçe seviyorduk. Bediüzzaman’ın sitayişle bahsettiği bir kimse nasıl sevilmezdi ki? O, bu aziz millete çok büyük hizmetler etmişti. Milletin Kur’ân’ı, camisi, ezanı, tekkesi, zaviyesi, medresesi hasar görmüş, asli hallerinden uzaklaştırılmıştı. İşte Menderes, bu değerleri (başta ezan olmak üzere) aslî hallerine geri döndürmeye başlamıştı. Ve onun idam fermanı da, o gün imzalanmıştı zaten. Lozan’daki yerli işbirlikçilerle, İngiliz hain ikilisinin aldığı “din öldürülecektir!” kararına benzer bir şekilde “Menderes öldürülecektir!” denilmişti. Ve öyle hain ve alçakça yapılmıştı ki, halkçılarla ırkçıların elele verdiği o ihtilâlde, Genelkurmay Başkanı yoktu. Alttakiler yapmış ihtilâli ve o zamanki devleti idare edenler görülmemiş hakaretlerle rencide edilmişti. 2. ihtilâl bozuntusu olan, 12 Mart 1971 muhtırasında, 18 yaş arefesinde bir gençtik. Demokrat misyonun zir-ü zeber edildiği o fitne hareketi ise, aynı zamanda 12 Eylül’e zemin hazırlayan anarşinin doruğa çıktığı yılların da başlangıcı olacaktı. O zamanlar Risâle-i Nurlarla yeni müşerref olmuş olan biri olarak, hadiseleri tam rayına oturtamıyorduk. Ve geldik en büyük fitne olan 12 Eylül’e. Gençliğimizin olgun yaşında, kaos günlerinin içinde yaşayarak gelmiştik o günlere. Geç kalmış talebelik dönemimiz, o yıllarda Ankara’da, anarşinin göbeğinde geçmişti. Saat 09.00'da başlayan okulumuza, anarşiye bulaşmayanlar olarak bir kısım arkadaşlarla bilerek geç geliyorduk. Çünkü, bir komünistler, bir ülkücüler okulu işgal ediyor, kavga gürültü çıkarıyordu. Biz de durum sakin olursa okula giriyor, karışık olursa gelmiyorduk. Bazen biz içerideyken de, gruplar geliyordu. İşte bu grupların ön tarafında biraz da yaşı büyük biri dikkatimizi çekiyordu. Bu kişi, her iki grupla beraber okula geliyordu. Daha sonraları öğrendik ki, o bir yüzbaşıymış! Artık çok bilinen ve anlatılan şeylerin olduğu o meş’um ve hain 12 Eylül fitnesinin en büyük tahribatı da; dinî cemaatlere ve Risâle-i Nur Talebelerine oldu. Her ihtilâlde bu cemaatin içine fitne sokularak, iftiraka sebep olunmuştu. En büyük fitne de, yine 12 Eylül’de yapılmıştı. Yanlarına taraftar olarak çektikleri bir parçamıza tasdik ettirip, kabul ettirmişlerdi 12 Eylül anayasasını. İnşaallah Cenâb-ı Hak, bunların oyunlarını akim bırakıp, cemaatimizi muhafaza edecektir. 13.09.2010 E-Posta: [email protected] |