Osman ZENGİN |
|
Bugün Arefe değil! |
“Bu sıcaklarda nasıl oruç tutacağız?” dedik. “Üff, günler çok uzun!“ dedik. Ama, yine de oruç tutabildik Allah’a şükür. Peki biz tuttuk ne kaybettik, oruç tutmayanlar, hele de ona hürmet göstermeden saygısızca yiyip içenler ise ne kazandı? Öyle veya böyle geldi geçti şükür. Ve bizler, bir vazifenin yapılmasının rahatlığı, huzuru ve şuuru ile Cenâb-ı Hakk’ın huzurunda alnımız ak halde bir Ramazan’ı da bitirdik elhamdülillah. Yani o ilk başlarda çektiğimiz sıkıntılar, açlıklar, susuzluklar, daha doğrusu elem geçti, gitti ve bir Ramazan da böyle bitti. Ama lezzetini bırakarak gitti. Zaten hep söylediğimiz gibi, elemi geçip lezzeti kalan işlerle muhatap eylesin bizi Rabbimiz! Yoksa, gafilcesine günah, hayvancasına yutmak fiillerini işleyenler gibi lezzeti geçip de, elemi kalıp, boynumuza günahları yüklenecek olan işlerle değil. İki senedir yazdığımız Ramazan sayfasına bu sene yazmadık. Ehl-i kalem bir arkadaşımızın “Osman ağabey, bu sene de yazacak mısın? Hep sen yazıyorsun, bize sıra gelmiyor” sözü üzerine “Haydi bu sene yazmayayım, buyurun siz yazın” dedim ve yazmadım Ramazan sayfasına. Ama yine, ara sıra da olsa, sizlerle bu mübarek ayda da beraber olduk. Kendimizce, kendi kabiliyetimizce bir şeyler karalamaya, yazmaya çalıştık. Faydalı olabildiysek bize ne mutlu! Ama yanlış ve hata yaptıysak, kusur işledikse affola! Ve bu ayda sadece Ramazan yazıları yazmaya niyetlendik. Çok mecbur kalmazsak, siyasî ve içtimâî yazılar yazmamaya, bu mübarek ayda kalbimizi başka şeylerle meşgul etmemeye gayret ettik. Duâ ediyorduk, “Bu Ramazan’da, her sene ortaya bir fitne çıkartanlarca bir şey çıkartılmaz da, milletçe rahat ederiz, bir de onlarla meşgul olmayız” diye. Ama işte bu mübarek ayda da, maalesef milletin başına bir referandum meselesini sardılar, Ramazan boyunca onunla uğraşıp, milleti de lüzumsuz yere meşgul ettiler. Sadece aç ve susuz kalınarak oruç tutulmayacağı, diğer âzâlara da—dil, göz v.s—oruç tutturulması gerektiği mânâsına ters gelen davranışlarda bulunarak, siyasiler birbirlerine olmadık hakaretler vs. yaptılar maalesef. Bu mevzuda tabiî bize de, 82’de şimdi karşı çıktıkları anayasaya ‘evet’ deyip geçit veren arkadaşlarca, yurdun bir çok yerinden telefon edip, soranlar oluyordu. “Ne diyeceksiniz referandumda?” diye. Niye biz kimseye sormuyoruz da, herkes bize soruyordu, bunu da anlamıyorum ya... Neyse, bu mevzuya çok da takmadık. Yarın bayram inşâallah! Ama bugün Arefe değil! Maalesef bizim memleketimizde yanlış bilinen, duyulan dinî tabir ve deyimler vardır. Bunlardan biri de, bu Arefe meselesidir. Arefe, Arafat’a çıkılan güne verilen isimdir. O da, Kurban Bayramından bir gün öncedir. İşte bayram öncesi olduğundan, zamanla iltibas edilip, bayramlar karıştırılıp, bazılarınca Ramazan Bayramından önceki güne de Arefe denmiş. Halbuki yanlış. Hatta, Üstad Hazretlerinin “Arefe Gününde bin İhlâs-ı Şerif okunması” tavsiyesini bugün zannedenler dahi var. Halbuki o iş, Kurban Bayramından bir gün önceki gün olan Arefe Gününde yapılan bir ibadettir. Elbette ibadetin sınırı olmaz. Ama işin doğrusunu bilmekte de fayda var. Neyse, Ramazanımız öyle veya böyle geçti, şükürler olsun. Rabbimiz yaptığımız bütün ibadetlerimizi kabul eylesin. Ve gelecek seneki Ramazan’a da, sağ-salim kavuşmayı nasib eylesin inşâallah! 08.09.2010 E-Posta: [email protected] |