15 Eylül 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Ali FERŞADOĞLU

Sebeplerin, tabiatın yapması veya kendi kendine olması aklen imkânsız


A+ | A-

Hiç şüphesiz akıllı/şuurlu varlıklarız. Değil bir san’at eserini, alelâde bir âleti, yığma bir duvarı sebeplerin, tabiatın yaratamayacağını veya kendi kendine olamayacağını, basit bir mantık yürütmeyle anlayabiliriz. Meselâ bütün varlıkların yapı taşı olan atomu/molekülü ele alalım... Bütün varlıklar moleküllerle örülür. Yani aynı atom, hava zerresi iken suya, sonra toprağa geçer; sonra ağaç yaprağı, sonra insan, sonra insan kulağı veya iç organlarından birisinde görev alır.

Bir insan, akıllı/şuurlu olduğu ve yüz milyarlarca atomdan meydana geldiği hâlde, atomun tek başına görev aldığı unsurları bilmiyor, tanımıyor. Değil o san’at eserini yapması... Meselâ bir zerrenin kendi kendine iş yapabilmesi için sonsuz bir ilme, görmeye, işitmeye, iradeye, kudrete vs. sahip olması gerekir. Çünkü bir atomun meydana gelebilmesi ve bir hücrenin iş yapabilmesi için kâinatın bütün unsurlarını tanıması lâzımdır.

İşte, o atom veya hücre, insanı tanımalı. Bu yetmiyor. Tek tek, bütün organlarını bilmeli. Bu da yetmiyor. İnsanın bütün akrabalarını, geçmiş ve geleceğini de bilmeli. Ki, esas unsurlarda ve akrabalık bağlarında benzetsin, ama bir de “alâmet-i farika” denen, farklı bir işaret koysun... Evet, “Zerre/atom, hücre kendi kendine oldu, tabiat yaptı ve sebepler icat etti” diyen, onun bin Eflatun dehasından daha yüksek bir dehaya sahip olması gerektiğini kabul etmelidir.

Diğer taraftan, biz biliriz ki, “Olmayan veremez!” Yani kendisinde parası olmayan para, yemeği olmayan yemek, kalemi olmayan kalem veremez. Zerrenin/atomun görme, işitme gibi özelliklerinin olmadığını biliyoruz. Öyle ise, ineğin gözüne girip görmesi, insanın kulağına girip işitmesi mümkün değildir. Kezâ atomlarda ilim gibi özellik, sevme, hürmet, nefret, korku gibi duygular yoktur. İnsan zerrelerden/moleküllerden oluştuğuna göre, bu özelliklerin bu özelliklere sahip olan birisinden gelmesi gerekir. Dolayısıyla zerreleri, sebepleri, tabiatı yaratan zatın, sonsuz görme, işitme, bilme, irade ve kudreti olması gerektir. Çünkü bir zerrenin sonsuz bağlantıları vardır. Şu hâlde, atom/zerre, hücre, unsur, bitki, hayvan veya insandaki bütün bu özellikler, sonsuz ilim ve kudret, yani sonsuz isim ve sıfatlar sahibi Yaratıcı’dan gelmektedir.

Seküler anlayışa sahip olan bir ilim adamıyla, tabiatın, sebeplerin yapamayacağını, kendi kendine hiçbir şeyin olamayacağını konuşuyorduk. Bir ara ona, eskiden duyduğum şu örneği, hem de müşahhas birisini göstererek verdim:

“İşte şu yarı deli, elbisesiz, parasız, çulsuz pulsuz adamı tanıyorsunuz ve görüyorsunuz. Bir saat sonra grand tuvalet, şahane elbiseler giymiş, deste deste paralarla karşımıza çıktığını görsek ne gelir aklımıza?”

“Ya birisi verdi, ya bir yerden aldı veya çaldı!”

“Derinlemesine düşünün; başka bir ihtimal var mı?”

“Tabiî ki yok!”

“Şimdi başta zerre/atom, hücreyi veya önce pek çok zerreden oluşmuş arıyı düşününüz. Bu harika besin ve şifa özelliği olan balı yapma işini nasıl yapıyor? Kendisinin aklı, zekâsı, ilmi, iradesi vs. var mı?”

“Hayır!”

“Ama sonuçta bu muhteşem işi yapıyor! Öyle ise, iki ihtimal vardır: Serçe parmağımızın 15’te biri olan arı, bal yapma san’atını ya bir yerden çaldı veya birisi verdi…

“Arı hangi akıl, hangi ilim ve hangi irade ve kudret ile alacak veya çalacak?

“Öyle ise, ona kâinatın sahibi bu özelliği vermiştir...

“İşte, hücrelerden bitkilere, hayvanlara, unsurlara, yıldızlara ve Samanyolu’na kadar her varlığı buna kıyas edebiliriz. Ne atomda, ne hücrede, ne unsurlarda, ne de tabiatta akıl/ilim/irade/kudret vardır… Ki, bir atomun yaratılması için de kâinat fabrikası lâzımdır! Demek ki, atomu da, kâinatı da yaratan, bunların dışında sonsuz bir ilim, irade, kudret gibi sonsuz isim ve sıfatlar sahibi olan Yaratıcı’dır...”

15.09.2010

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (14.09.2010) - Topkapı Sarayı’nda bir marifet dersi

  (13.09.2010) - Hoca nikâhı mı, belediye nikâhı mı?

  (12.09.2010) - Aile hayatını kime göre sürdüreceksiniz?

  (11.09.2010) - Bütün bu harika işleri kim yapabilir?

  (10.09.2010) - Ebedî arkadaşlık sözleşmesi: Nikâh

  (09.09.2010) - Ramazan davulcularına kurs ve sertifika

  (08.09.2010) - Zihnî aşamalardan sonra imân-îtikatın oluşması

  (07.09.2010) - Zihnimizin bilgi merhaleleri ve imanın oluşumu

  (06.09.2010) - Tahkikî imanın hakkal-yakîn mertebesi

  (04.09.2010) - Tahkikî iman ve mertebeleri


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.