Ahmet DURSUN |
|
Demokrat olma halleri |
“Demokratlık nedir?” sorusunu “demokrat olma hali” şeklinde cevaplandırmak, günümüz kal-hal ekseni içerisindeki tutarsızlıklar göz önüne alındığında bir anlam ifade etmeyecektir. Bu sorunun cevabını sözlüklerden ziyade hayat tarzında, demokratlık ilkelerinin hayata geçirilip geçirilmemesinde aramak gerekir. Demokratlık, tarihî seyri içerisinde, demokrasi ismine rastladığımız eski Yunan’dan bu yana farklı rejimler-sistemler içinde dahi rastlayabileceğimiz bir tavrı ve zihniyeti ifade eder. İnsanlık tarihi hürriyet mücadelesinin izleriyle doludur. “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam”ı varlığın anlamı olarak algılayan hürriyet âşıkları, her halükârda, baskıcı rejim ve sistemler altında, can, mal ve makamlarını kaybetme pahasına da olsa imanın bir göstergesi olan hürriyete sahip çıkmışlardır. Makam ve mevkisini gözetmeden başkalarına söz hakkı tanıyabilmek, padişah/kral/devlet başkanı da olsa adalet duygusunu incitmemeye çalışmak, adaleti belli güç ve iktidarın keyfiliğine hapsetmeye kalkışanları reddetmek, çok seslilik ve renkliliği hazmedebilmek tarih boyunca rastlayabileceğimiz vicdanî bir hassasiyetin yansımasıdır. ‘Hakperestlik’ demokratlığa en çok yakışan, onunla en çok özdeşleştirebileceğimiz kavramdır. Hakkın yanında olmak, hakkı teslim etmek; idelolojik, kurumsal ve şahsî öncelikleri bir tarafa bırakıp hakka taraftar olmak demokratlığı işmam eden, vicdana yaslanan insanî bir tavırdır. Acı ve gözyaşlarıyla dolu insan hak ve hürriyetleri mücadelesinde gelinen noktada bu tavrın önemli bir payı vardır. Bu bağlamda demokratık, özellikle hak bahsinde, hiçbir güce tabi olmadan, hiçbir ideolojiye eklemlemeden, hakkı öteleyecek hiçbir sese kulak vermeden hakkın yanında yer alabilmektir. Bulunduğu konumu hak doğrultusunda savunabilmek, otoriter yaklaşımlardan tırsmadan haklının yanında olabilmek, hakkı yok sayacak masa başı oyunlarında yumruğunu masaya vurabilmek takdirkâr demokratlık hallerindendir. Esasen demokratlık; kurum, kuruluş ya da etiketlerle belirlenmiş ya da belli gruplara zimmetlenmiş bir olgu değildir. Zihinlere hükmeden vicdanın sesi, vicdan sahiplerinde kendiliğinden demokratlık hallerini doğurmaya başlar. Meselâ, Türkiye’de başörtü zulmünden fikir hürriyetine vurulan prangalara kadar birçok noktadaki hak ihlâllerine farklı kesimlerden ve gruplardan yükselen itirazlar, haksızlığa isyan feryatları ve bunları ortadan kaldırma çabası alkışlanması gereken bir demokratlık halidir. Demokratlık, hakperestliğin bir yansıması olarak ahlâk ve faziletle bezenmiş, adaleti gözeten bir hukuk anlayışının yerleşmesi mücadelesidir. Meşrû, hukukî olmayanı meşrû ve hukukî olanla değiştirme çabası içinde olmak, despotizmin despotlarına, emrivakicilerin emri vakilerine, ben yaptım olduculara, ben ne dersem o olurculara, kendinde bir hikmet arayanlara, kendilerini üstün addedenlerin üstünlük dayatmalarına aldırmadan doğruluğun mücadelesini verebilmek demokratlıktır. Yasakların boğduğu, yasaların ezdiği bir anda hürriyeti arayabilmek, hür havayı teneffüs edebilmek sevdasıdır demokratlığın temeli. Demokratlar, hürriyet rüzgârının hangi yönden geldiğine, nerden estiğine aldırmadan hür havayı teneffüs ederler. Hürriyet savaşının gönüllü askerliği olan demokratlık, iktidar ve gücü kazanmaktan çok insanlığı kazanma mücadelesidir. Hakikat güneşinin parlayabilmesi uğruna doğru olmak, hak kalabilmek, doğruların yanında olabilmeyi bilebilmek, konjonktürel davranmayıp ilkesel kalabilmek geçerli bir demokratlık kimliğidir. Hak ve özgürlüklerin kazanımları yolunda samimiyet sorgulamasına kalkışmadan kazanabildiklerini kazanmaya, alabildiklerini alabilmeye bakabilmek bir demokratlık ölçüsüdür. Demokratlık ikircikli davranışları kaldırmaz. Zarar ve kar hesabı yapmadan dik durabilmek, her halükârda hakperest olabilmek; modern demokrasilerin de muhtaç olduğu, hepimizin ihtiyaç duyduğu samimî bir duruştur. 16.09.2010 E-Posta: [email protected] |