M. Latif SALİHOĞLU |
|
Agop, Hagop ve "zıpçıktılar" |
Soyadı Kànunu çıktıktan sonra, "Atatürk" soyadının M. Kemal'e verilmesi Meclis tarafından kabul edildi. (24 Kasım 1934) Bu yöndeki teklifin sahibi, aynı zamanda Başbakan olan İsmet Paşadır. Çok kısa bir süre sonra da, "Atatürk" soyadının M. Kemal'den başkasına verilemeyeceğine dair (2587 sayılı) özel bir kànun çıkartıldı. İsmet'in jestine iki gün sonra (26 Kasım) benzer bir jestle karşılık veren M. Kemal ise, ona "İnönü" soyadını uygun gördüğünü açıkladı.... Buraya kadar sıraladığımız bilgilere, resmî olsun, gayr–ı resmî olsun, kaynakların hemen tamamında rastlamak mümkün. "Resmî görüş"le uyuşmayan ve gayr–ı resmî kaynaklarda yer alan konuyla ilgili netameli diğer bazı bilgiler ise şöyle: "Atatürk" soyadını ilk keşfeden ve bunu M. Kemal için uygun görüp ilk teklif eden kişi, aynı zamanda Türk Dili Kurumu yöneticisi de olan Agop Martayan (Dilaçar) isimli Ermeni vatandaştır. Bu soy adına uygun bir imza için yapılan kaligrafi çalışmasının sahibi ise, Agop'un yakını da olan "Hagop Vahram" isimli bir başka Ermeni asıllı vatandaşımızdır. Bu konu, lokal seviyede de olsa, zaman zaman gündeme geldi, geliyor. Meselâ, 23 Şubat 2007 tarihli Vatan gazetesinin 17. sayfasında çıkan bir haberde, 1934'te M. Kemal'e özel bir kànunla verilen "Atatürk" soyadı ile aynı soyadına uygun olarak kullanmış olduğu "imza şekli"nin sahibi, Ermeni asıllı iki şahıs olduğu ifade ediliyor. Hale Gönültaş'ın hazırlamış olduğu "Atatürk ismini bir Ermeni vermiş" başlıklı bu haberin özeti şöyledir: "FÜ tarihçilerinden Doç. Cafer Ulu, M. Kemal’e ‘Atatürk’ soyisminin bir Ermeni tarafından verildiğini ortaya koydu. Ulu’nun doktora tezine göre, M. Kemal ile yıllar öncesinden tanışan Ermeni asıllı Agop Martayan, 1934’te Türk Dil Kurumu (TDK) başuzmanlığına getirildi. Yine M. Kemal’in emriyle ona 'Dilaçar' soyadı verildi. Dilaçar, bir TDK toplantısı sırasında M. Kemal için 'Atatürk' soyadını önerdi ve bu önerisi kabul edildi... Ulu’nun tezine göre, Atatürk’ün Latin harflerinden oluşan imzasını da, o dönemde Robert Kolej’de kaligrafi öğretmenliği yapan Hagop Vahram Çerçiyan tasarladı." Bu konuya dair son haber, Cihan Haber Ajansı tarafından servis edildi. Dün birçok medya organında da mâkes olan bu haberde, aynen şu ifadeler yer alıyor: "Atatürk’ün imzasının bir Ermeni vatandaş tarafından tasarlandığı iddia edildi. İzmir’de yerel bir gazetede köşe yazarı olan Tufan Aksoy'un kaleme aldığı iddiaya göre, ABD’de yaşayan Ermeni asıllı Dikran Çerçiyan 90 yaşında. Babası ise, vaktiyle Robert Kolej’de matematik ve kaligrafi dersleri veren Hagop Vahram Çerçiyan. "Dikran Çerçiyan, o günleri şöyle anlatıyor: 'Herhalde Soyadı Kànunu’nun kabul edildiği günün akşamıydı. Kapımızı bir polis, bir sivil memur ve bir Meclis görevlisi çaldı. Kapıyı annem açtı. Polisi görünce, okulda bir şey olduğunu düşünmüştü... Babam o gece 'Atatürk' imzası üzerinde sabaha kadar çalıştı. İki saat onu izledim. Onlarca kâğıda yazdı, durdu. Fakat, attığı imzaların hiçbiri içine sinmiyordu. 13 yaşında bir çocuktum, bir süre sonra sıkıldım, kalktım ve babamı yalnız bıraktım. Sabah kalktığımda görevliler gelip imza örneklerini almışlardı... Atatürk yıllarca, babamın tasarladığı imzayı kullandı ve bununla onur duyduk. Babam, Atatürk’ten teşekkür mektubu bile aldı.' "Gazeteci–yazar Aksoy, bu konuyla ilgili olarak ayrıca şöyle konuştu: 'Bugünün zıpçıktı tasarımcılarını düşünüyorum da, ne kadar sığ düzeyde olduklarını görüyorum. Acaba hangisi Atatürk’ün imzasını tasarlayabilirdi? Hiçbiri. Ermeni öğretmen Hagop Vahram’ın hayatı boyunca yaşadığı gururu düşününce, tüylerim diken diken oluyor. Bu onur kimseye nasip olmaz.” M. Kemal ile ilgili her türlü bilgi, belgeyi, hatta en ince kırıntısına varıncaya kadar her türlü hatırayı itina ile toplayan, bunları muhafaza ile yayımlayan gerek resmî kurumlar, gerekse "Atatürkçü" diye geçinen şahıs ve gruplar, bu tarihî konuya acaba niçin duyarsız kalmaktalar? Soyisminin ve imza şeklinin "halis Türkler" tarafından değil de, Ermeni şahıslar tarafından belirlenmiş olması, onların nazarında yoksa utanılacak bir durum mudur? Hani, M. Kemal ile ilgili herşey onlar açısından önemliydi, hatta kutsallık derecesinde–hâşâ—değerliydi? O halde, meselenin bu tarafını neden hep gizli–kapaklı tutmayı tercih ettiler? Sahi, Selanik'teki matematik öğretmeninin ona "Mustafa Kemal" ismini verdiğini tâ ilköğretimin ilk günlerinden itibaren ders verenler, o isimden çok daha iddialı bir noktada bulunan "Atatürk" soy isminin ilk olarak kim tarafından teklif edildiği ve aynı paraleldeki imza şeklinin hangi uzman kalemden çıktığı hakkında niçin sus–pus olmaktalar?
Esrarengiz gelişmeler (2)
* Uşak'ta yaşanan ve Terörle Mücadele Ekiplerini harekete geçiren esrarengiz trafik kazası, * Lice'deki mayın patlaması, * "Özal sûikastı"nın Eşref Bitlis cinayetiyle bağlantılı şekilde, üstelik savcılık soruşturması boyutunda gündeme gelmesi, * Saadet Partisinin kayyuma devredilmesi, * Ve, Mardin'deki bir tarihî medresede inadına defile düzenleme çabası gibi çarpıcı hadiseler de, dünkü "Esrarengiz gelişmeler" listesine dahil edilebilir. 23.09.2010 E-Posta: [email protected] |