M. Latif SALİHOĞLU |
|
Sinekler, yahut küçücük kuşlar (2) |
Sinekler, bir(çok) fayda için yaratıldı
Bir ismi de "Sinek Risâlesi" olan bu hârika Nükte'nin muhtevasından ve onula ilgili "Fihrist" kısmında yer alan özet ifadelerden, bilistifade şu mesajları okumaktayız: 1) İnsanın menfaatine yarayışlı tarzda mahlukatı yaratan ve âyet–i kerimesinde meâlen "Ehl–i dalâlet, bütün esbap ve ilâhelerini toplasa, bir sineği halk edemezler, onun mislini, taklidini yapamazlar" (Hac Sûresi, 73) diye buyuran Cenâb–ı Hak, sineğin yaratılışında da o menfaati en mükemmel bir şekilde takdir etmiş. 2) O halde, nice bir hikmetle donatılarak ve sayısız menfaatlerle süslenerek yaratılmış olan sineklere husûmetle değil, bilâkis muhabbetle bakılması lâzım gelir. 3) Zira, "küçücük kuşlar" diye tâbir edilen sinekler, unutkanlıkla gaflete düşen insanlara haşr–i ekberi, yani yeniden yaratılışı hatırlatan sâdık bir uyarıcı vazifesini görüyor. 4) Hem, sağ ve sağlam insanlardan ziyâde, hasta ve mikroplu insanlarla (ve sâir canlılarla) meşgul olmasıyla, sinek, aynı zamanda tabipliğini göstermiş oluyor. 5) Kezâ, zaman zaman yalnız ve kimsesiz kalabilen insana, bir canlı olarak arkadaş olup ünsiyeti sağlamakla, o yalnızlığı gidermiş oluyor. (Gariptir, insan nereye giderse gitsin, orada sinek var. İnsan, gittiği yeri bulaşık eliyle kirletiyor. Sinek de, o bulaşıktan ve orada taaffün eden atıklardan halk ediliyor. Harikulâde bir gösterge: Ne kadar kirlilik, o kadar sinek...) 6) Sinek, sürekli şekilde yüzünü, gözünü temizleyip, kanatlarına yapışan tozları silmekle, tenbellere da tahâreti, nezâfeti, abdest ve namazı hatırlatan, hatta ders veren bir muallim vazifesini görüyor. 7) Dolayısıyla, insana ve çevreye bu derece menfaattar olan sineğe kızmak değil, onu sevmek ve sevdirmek gerekir. * * * Yine, aynı Nükte'ye ait fihrist kısmının "hâşiye"sinde son derece ibretli bir vâkıa anlatılıyor. Bu Nüktenin bir hakikatini ispat eden ve yine 1930'lu yıllarda yaşandığı tahmin edilen vâkıa şu şekilde ifade ediliyor: "Yakınımızda bir köyden bir kişi dağa gider. Dağda hayvanını yılan sokmasıyla, hayvan şişer. Hayvanın köye gelmesinin imkânsız olduğunu gören sahibi, nâümit olarak hayvanı bırakır, köye gelir. Ertesi gün derisini almak için gider. Hayvanı iyi olmuş bulur. Dikkat eder, görür ki, hayvanın yattığı yerde sineğin bir nev'i olan yeşil başlı sineklerden binler sinek cenazesi var. Ondan anlar ki, sinekler hayvanın kanını emmekle kandaki semmi (zehri) soğurmuşlar (emmişler, massedip çekmişler), hayvanı kurtarmışlar; fakat, kendileri ölmüşler." (Lem'âlar, Fihrist kısmı, s. 596) Bu noktada insan düşünemeden edemiyor: Şayet o dağda binlerce adet sinek olmasaydı ve onlara zehir kokusunu alma duygusu verilmeseydi, acaba o hayvan kurtulabilir miydi? Kim bilir, insanların farkına varamadıkları daha nice canları ve canlıları kurtarma faaliyetinde bulunuyor, bu ölümüne fedakâr sıhhiye memurları... Demek ki, sineklerin çokluğundan şikâyetçi olunmamalı. Zira, nerede ne kadar ihtiyaç varsa, onlar da ona göre yaratılmaktalar. Evet, kuvvetle muhtemeldir ki, sürekli şekilde dağda–bayırda, kırda–ormanda gezinip otlanan birçok hayvan aynı durumlarla karşılaşıyor ve benzer tehlikelere mâruz kalıyordur. Fakat, bir şekilde yaralanan, yahut zehirlenen o hayvanlar, veterinerden önce davranan sinekler ordusu tarafından tedâvi gördükleri için, bizler çoğu zaman olan–bitenin farkına dahi varamıyoruz.
Antibiyotik yerine sinek
Yazının sonunda, arşive aldığımız 1 Ekim 2002 tarihli Hürriyet'in arka sayfasında yer lan "Sineklerden antibiyotik" başlıklı haberin özetini sunmak istiyoruz. "Çığır açacak ilk adım" şeklinde verilen haberde şu dikkat çekici ifadeler yer alıyor: "Avustralyalı bilim adamları, her ortamda var olabilen sinek ve benzerlerinden antibiyotik yaptıklarını açıkladılar. "Uzmanlar, ekolojik hayatın ve buna bağlı olarak antibiyotiklerin de değiştiğine işaret ediyor. Antibiyotik ilâçlarla mikroplar rol değiştirmişe benziyor. Bu sebeple, mikropların baş düşmanı diye bilinen ilâçlar, son zamanlarda etkili olamıyor. "Prof. Andy Beattie başkanlığındaki ekip, sinekler, böcekler ve her türlü haşerenin çürüyen et ve gübre dahil her pisliğe karşı dayanıklı olduğunu dikkate alarak "Bu yaratıkların enfeksiyonlara karşı süper direnci olması gerekli, aksi halde sağ kalamazlardı. Onlardan antibiyotik yapma deneyimlerimiz şimdilik başarılı sonuçlar verdi' diyor. * * * Evet, sinek Risâlesinin düşündürdüğü ve ders verdiği daha birçok hakikat var, ilmî/fennî gelişmeler bunları bir bir teyid ve tekid edecek. En iyisi, bu risâleyi derin bir mütalaâ ve tefekkür duygusuyla yeni baştan bir kez daha okumak.
Tarihin yorumu 7 Eylül 1923
İki haftalık "Müşterek" gazetesi
Yakın tarihimizde yaşanan garipliklerden biri de, sekiz gazete yönetimi tarafından ortaklaşa bir gazetenin yayınlanması hadisesidir. 7 Eylül 1923'te ilk nüshası yayınlanan bu gazetenin ismi de, haliyle "Müşterek" olmuştur. Bu gazetenin yaklaşık iki hafta müddetle yayınlanmasının sebebi, dizgicilerin greve gitmesidir. Dizgiciler, uzun süren işgal ve harplerin yol açtığı maddî sıkıntılar sebebiyle, ücretlerini alamıyorlardı. Zaman içinde sıkıntıların dayanılmaz boyutlara çıkması yüzünden, dizgiciler greve gitmek durumunda kaldı. Grev sebebiyle, İstanbul gazetelerinin çoğu yayınına ara verdi. Bu gazeteler şunladır: İkdam, Akşam, Tanin, Vatan, İleri, Tercümânı Hakîkat, Tevhidi Efkâr ile Vakit gazetesi. Bu gazetelerin yöneticileri bir araya geldiler ve grev süresi boyunca "Müşterek" ismini verdikleri bir günlük gazete çıkardılar. Gazete, iki hafta sonra grevin bitmesiyle birlikte yayınına son verdi. 07.09.2010 E-Posta: [email protected] |