Faruk ÇAKIR |
|
Önümüzdeki gündem |
Ülkemiz daha hür ve daha demokrat bir ülke olacaksa, ‘gideni aratmayacak yeni bir anayasa’ya ihtiyaç olduğu açık. Elbette 12 Eylül 1980 ihtilâlinin ürünü olan 1982 anayasasını savunanlar da olacak, ama Türkiye’yi cendereye alan mevcut anayasanın tamamıyla değiştirilip yep yeni ve isimden ibaret olmayan bir ‘sivil anayasa,’ büyük çoğunluğun talebi olarak ortada duruyor. Ülkemizin yaşadığı çelişkilerden biri de şudur: Yarım asırdan bu yana genel seçimler yapılır, millet seçim sandıklarında tercihini ortaya koyar; ama bu tercihler ‘etkili ve yetkili çevreler’ce dikkate alınmaz. Çünkü onların anlayışına göre milletin ‘görev’i seçim sandıklarına oy attığı andan itibaren sona erer. Çıkan neticeyi ‘dizayn’ etmek ‘yetkililerin’ görevidir! Aynı günde iki farklı ismin benzer şekilde ‘yeni ve sivil bir anayasaya ihtiyaç var’ demesi her halde tesadüf değil. Musevi cemaatinin önemli isimlerinden Jak Kamhi’nin oğlu, işadamı Hayati Kamhi, bu ihtiyacı dile getirenlerden biri. Hayati Kamhi, bir soru üzerine şöyle konuşmuş: “(...) Avrupalı liderler Türkiye’nin nüfusu ve ekonomik gücü nedeniyle Avrupa’da lider olmasından kaygılılar. Bizim daha demokratik ve hür bir anayasaya ihtiyacımız vardı. Bu da gerçekleşirse birliğe girmemizde engellerden biri daha kalkar.” (Sabah, 6 Eylül 2010) Siyasetçilerin zaman zaman, “AB bizi üyeliğe kabul etmiyor” şeklindeki yakınmalarının gerçeği yansıtmadığı akla geliyor. Anlaşılacağı üzere mevcut darbe anayasası, Türkiye’nin AB üyeliğinin önündeki en ciddî engellerden biri. Bu engel kalkar ve ‘hür ve demokrat bir ülkeye yakışır sivil bir anayasa’ yapabilirsek, üyelik önündeki engellerden biri daha kalkmış olacak. Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılayacak yeni ve sivil bir anayasa istiyenlerden biri de TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner olmuş. Boyner, yaptığı açıklamada şöyle demiş: “Referandumun sonucu ne olursa olsun Türkiye’nin yeni anayasa ihtiyacı orta yerde durmaktadır. Bunun içeriğiyle ilgili her tartışmada TÜSİAD taraf olacaktır.” (agg.) Eğer ‘patron’lar, “Ne olursa olsun Türkiye’nin yeni anayasa ihtiyacı orta yerde durmaktadır” sözünün arkasında durur ve gerçek anlamda sivil bir anayasa arzularını dile getirmeye devam ederlerse, önümüzdeki dönemde bu konunun birinci gündem maddesi olması kaçınılmaz. Elbette bu tesbitler ilk defa dile getirilen görüşler değil. Geçmiş yıllarda da benzer tesbitler yapılmıştı. Fakat geçen yıllar, bu konunun ciddiyetini görmeye vesile oldu. Bundan sonra “1982 darbe anayasası bize yeter” diyenlerin sesi daha cılız çıkmaya mahkûm. Darbecilerin yaptığı ‘yanlış’tan sadece onlar değil, bütün Türkiye ders ve ibret almalı, bünyede derin yaralar açılmamalı. Gerçek anlamda sivil bir anayasa, Türkiye’nin de hakkı... 07.09.2010 E-Posta: [email protected] |