Yasemin GÜLEÇYÜZ |
|
“Şefkat kahramanları” dizisi biterken… |
Yaklaşık bir yıldır Satırarası’nda “Şefkat kahramanları” dizisiyle birlikte olduk. Elimdeki kalın dosyada yer alan yazılara sırayla bakıyorum. Aralık 2009’da, önce Risâle-i Nur’da şefkat kavramının ne şekilde ele alındığı konusu üzerinde durduk. Bu kavram üzerine yazılan beş altı yazı sonrasında ise Bediüzzaman Hazretlerinin Hanımlar Rehberi’nde “Şefkat kahramanları” olarak nitelendirdiği kadınlara “hüsn-ü misâl” teşkil etmesi açısından saff-ı evvel hanım Nur Talebelerini inceledik. Genel anlamda “ayakkabı eskiten” bir süreçti yaşadığımız. Kimi zaman son anda tehir edilen, kimi zaman aynı kişiye birkaç kez gidilen ziyaretlerle ses kayıtları, fotoğraflar, hatıralar üzerine dayalı bir çalışmayı gerçekleştirdik. Bu çalışmaların bir bölümü Bizim Radyo’da program olarak sunuldu. Çalışma sürecinde okuyucu ve dinleyicilerin müsbet geri bildirimlerini aldıysam da her şeyden önce çalışmanın bana faydası olduğuna yürekten inanıyorum. Şefkat duygusunun penceresinden Kur’ân-ı Kerim, Peygamberimiz (asm), sahabeler, mücedditler, Risâle-i Nur, Bediüzzaman Said Nursî, Nur Talebeleri kavramlarını “yeniden, farklı yönleriyle keşfetmek” inanın çok keyifliydi…
Bir şefkat kahramanı: Bediüzzaman Said Nursî Peygamberimiz (asm) şefkatli bir elçi olarak, afakî ve enfüsî âlemde bize Rabbimizi tanıttı. Onun (asm) yolundan gidenler de pek çok dersin yanında Peygamberimizden (asm) şefkat eğitimini de aldılar. Bediüzzaman Hazretleri de bu dersi alanlardan biri. O, telif ettiği Risâle-i Nur Külliyatı ile Rahim ve Hakim isimlerine dayanarak acz, fakr, şefkat ve tefekkür yollarını “esas” alarak Rabbimizi bize tanıtmakta. Risâle-i Nur mesleğinin sair mesleklerden farkı da bu dört esasta… Bediüzzaman Hazretleri, Kur’ân ve Peygamberimizden aldığı dersle öncelikle kendi hayatıyla, fıtratımıza yerleştirilen şefkat duygusunun nasıl kullanılması gerektiğini göstererek bize bir model olmakta. Hayatının her safhasında bunu görmek mümkün… O, ülkemizin geçirdiği siyasî-içtimâî bütün safhalara şahitlik etti. Padişahlığı, Meşrûtiyetin kabul edilmesini, Cumhuriyetin ilânını, tek parti-şeflik dönemini, çok partili hayatı yaşadı. Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı, işgal günleri, Osmanlı’nın dağılması, Ankara’da Meclisin açılışı, istibdat dönemine şahit oldu. Çileli, sürgünlerle, hapislerle, zehirlenmelerle geçen bir hayattı onunki. Bunlara karşın o “müsbet hareket” formülü ile problemlere çözümler sundu. O, istibdat dönemlerinde Kur’ân hakikatlerinden taviz vermeden, ama şiddet de uygulamadan bugünlerde sosyal bilimcilerin “sivil itaatsizlik” olarak isimlendirdiği bir yolu tercih etti. Kendisine yapılan resmî ve gayr-i resmî keyfî muameleler karşısında, “Nur mesleğinin bir esası olan şefkat düsturu” gereğince bedduâ dahi etmediğini belirtti. (Tarihçe-i Hayat, s. 454) Kafaların İslâm konusunda karmakarışık olduğu günümüz ortamında İslâmiyete lâyık doğruluk ve doğru İslâmı anlama, anlatma, hayatıyla örnek olma noktasında model bir şahsiyet oldu. İhlâsı kazanmaya çalışmak, müsbet hareket etmek, suçun şahsîliği kavramları vasiyeti hükmünde ölümünden önce verdiği son derslerdeki mesajlardan birkaçıdır. *** Onun hayatına ve eserlerine şahitlik edenler bütün baskılara ve korkutma politikalarına rağmen gönül bağlarını koparmadılar, irtibatlarını kesmediler, yoğun bir şekilde çalışmalarıyla, yazılarıyla, duâlarıyla destek verdiler. Çobanlar, çiftçiler, askerler, öğretmenler, doktorlar, ihtiyarlar, çocuklar, gençler… Risâle-i Nur Külliyatında bilhassa Lâhikalar’ın satırları arasında “ihlâs, uhuvvet, tesanüt, muhabbet, sadakat” esaslarına dayalı bu muhteşem atmosferi soluklamak, gözleri yaşartan gönül bağına şahitlik etmek mümkündür. Bediüzzaman Hazretlerinin “Şefkat kahramanları” olarak vasıflandırdığı, mektuplarında “Ahiret hemşirelerim” diye hitap ettiği hanımlar da Risâle-i Nur’a gönül bağıyla bağlandılar, neşrine gayret ettiler. Kastamonu’da, Afyon’da, Bolvadin’de, Emirdağ’da, İstanbul’da, Manisa’da, İzmir’de Kur’ân ve iman hakikatlerini yaymaya çalıştılar. *** Yazı dizimiz Bediüzzaman Hazretlerinin 1935’te sürgün olarak gittiği Kastamonu hayatından 1960’a uzanan çizgideki şefkat kahramanı hanımların hayat hikâyelerini küçük bir demet olarak aktarmaya çalışmak üzerine idi. Kimisi ile birebir görüştük, kiminin ise ailesi ve dostlarından hatıralarını aktardık. 28 bölüm tuttu bu hatıralar. Maksadımız bir döneme ışık tutmaya çalışmaktı. İşte, 2009 Aralık ayında başlayıp 22 Ağustos 2010’da bitirebildiğimiz dokuz aylık bir maceranın kısa öyküsü… Yeni çalışmalarda buluşmak üzere… 19.09.2010 E-Posta: [email protected] |