Banu YAŞAR |
|
Kendi hikâyemizi sevmek... |
‘Her yaşın ayrı bir güzelliği var’ diyor şarkılar... Oysa biz, içinde bulunduğumuz yaşı değil de, ya geçmişteki çocukluk zamanlarını ya da geleceğin henüz gelmemiş günlerini hayal edip, içinde bulunduğumuz ânın farkına bile varamıyoruz. Hep bir şeyleri beklerken, geçen zamana da ömür diyoruz sanırım. Arada geçen vakitler, hayatımıza uğrayan insanlar ve olaylar, bu kayıp zamanların garip yolcuları olarak belli belirsiz çekip, gidiyorlar... Oysaki, her verilen ve her gelen kendi hikâyesiyle geliyor, kendi yazgısıyla uzaklaşıyor hayatımızdan... Çoğunu fark edemiyoruz bile, biz dertlenip, şikâyet ederken ne gelişlerini, ne de gidişlerini görebiliyoruz... Farkındalık genellikle ikinci yarıda başlıyor. Kum saatinin tersine dönmesiyle, tekrar süre veriliyor. Otuz ile başlayan yaşlarda, adeta hayata bakış açın, duyguların, korkuların ve hayallerin değişiyor. Bir geç kalmışlık paniği yaşıyorsun, yüreğinin ta dibinde... Yetiştirmen gereken ne çok şey var aslında... Her şey eksik ve yarım gibi geliyor. Oysa ne çok şey öğrendin, hikâyen tam da okunacak kıvama geldi. Belki eskisi kadar güçlü ve cesur değilsin, karar almak o kadar da kolay gelmiyor sana, ama yüreğin daha iyi seçiyor iyi ve kötüyü, kokusunu çok uzaklardan alıyorsun masumiyetin ve iyiliğin... Sen adını koymasan da, yüreğin hissediyor, alacağın yarayı da, yaşayacağı acıyı da... Artık daha bilerek, daha görerek yaşıyorsun hayatı. Kendini daha az kandırıyorsun... Bir karar aldığında yürüyeceğin yolu, eskisinden daha iyi seçebiliyorsun. Önündeki çukura düştüğünde ya bilerek düşüyorsun ya da oradan çıkman artık yıllarını almıyor... Kendine daha çok gülüyorsun, arızalı taraflarını daha çok seviyorsun, her halin daha sevimli geliyor sana. Kendinle savaşmayı bırakıp, ona karşıdan değil, yakından bakmayı öğreniyorsun. Tanıdık bir ses gibi, eskiden kalma bir dost gibi; güvenilir, samimî ve daha gerçek olduğunu hissediyorsun. İçindeki sesi susturmak yerine, onunla tanışmayı, onu dinlemeyi ve anlamayı öğreniyorsun... Üstünü örttüğün, sıkıca kapattığın duyguların ve düşüncelerin, eskisi kadar korkutmuyor seni... Tabiî halinle ve hesapsızca kendin olabildiğinde, kaybetme korkusu olmadan duygularını söylemenin inanılmaz hafifliğini yaşıyorsun. Kendini eskisinden daha değerli, daha özel hissediyorsun... Yaradan’la başbaşa olduğunu, nazının ancak O’na geçtiğini ve O’nun seni çok sevdiğini, hiç yalnız bırakmadığını, senden hiç vazgeçmediğini fark ediyorsun... Gerçekten de her yaşın ayrı bir güzelliği var. Yaşadığımız her ânın, o anda yanımızda olan sevdiğimiz insanların, konuştuğumuz konuların ve kurduğumuz hayallerin hepsi çok değerli… İnşallah bunu fark edenlerden, kendi hikâyesini bilerek, severek yaşayanlardan oluruz. 26.09.2010 E-Posta: [email protected] |