Banu YAŞAR |
|
Çocuk gelişiminde iki dönem |
İNSAN hayatında özellikle iki dönemde, gelişim ve değişim oldukça hızlıdır. Bunlardan ilki, 0-1 yaş, ikincisi ergenlik dönemidir. Çocuk, doğumundan bir yaşına kadar neredeyse konuşacak ve yürüyecek fizikî olgunluğa erişir. Boy ve kilo olarak büyümenin yanı sıra, zihinsel olarak da hızlı bir gelişim gösterir. Bu zaman diliminde bebekle ne kadar çok konuşulursa ve ne kadar çok şey görürse, dokunursa; zihninde o kadar çok, yeni sinirsel bağlantı oluşur. Her anlamdaki gelişim için, ilk yıllar asla atlanmaması gereken, telâfisi zor yıllardır. Her bir dönem diğerinin üzerine konan bir yapı gibidir. Bu sebeple sağlam olmayan katlar diğer süreçleri de zayıflatır. Karakter oluşumunda, genlerle getirilen özellikler yanında, bilhassa okul öncesinde aile içindeki öğrenmelerin de payı oldukça büyüktür. Gözlemleyerek, taklit ederek, kopyalayarak birçok davranış kalıbını aile içinde kendisi de fark etmeden öğrenir. Anne babanın kendi kişilik yapıları, hayatı nasıl yaşayıp nasıl yorumladıkları, birbirlerine nasıl davrandıkları çocuk için adeta bir kayıt malzemesidir. Çocuk ilk orijinal kayıtlarını aile içi ilişkilerden yapar. Bu kayıtlar, hayatı boyunca hiç silinmeden, her an izlerini ve tesirlerini gösterecek, yaşadığı anılar olarak kararlarını, seçimlerini ve duygularını etkileyecektir. Karakterinin şekillenmesinde en çok payı olan ve en çok hatırladığı duygular bu ilk yıllara ait olanlar olacaktır. İlk çocukluk çağında duyulan kelimeler, öğrenilen duâlar, görülen güzellikler gerçek anlamda asla unutulmaz. Yaş ilerledikçe, hatta orta yaşla birlikte yaşanan her olayda yeni çağrışımlar olarak karşımıza çıkar. Her çocuk, mizacında sadece ona has olan özellikleri taşır. Bu özellikler ona daha anne karnındayken hamuruna konan niteliklerdir. Bazen aynı anda doğan ikizler bile birbirinden o kadar farklıdır ki. Biri daha çok ağlarken, tuttururken, diğeri bekleyebilen, daha sakin ve sükûnetli olabilmektedir. Bu da gösteriyor ki, doğuştan getirilen mizaç üzerine çevre faktörü ve özellikle ailede öğrenilenler de eklenince karakterin esas temelini oluşturuyor. Bu temel yapı, az çok değişimlerle hayat boyunca gelişmeye ve değişmeye devam ediyor. Büyüdüm ve artık “oldum” demek hatalı olur çünkü sürekli büyüyoruz. Her geçen sene, algılarımızı, duygularımızı, hayatı yorumlayış tarzımızı tekrar tekrar değiştiriyor. İnsan hayatındaki ikinci hızlı gelişim dönemi ise, ergenlik dönemidir. Bu dönem kişiliğin adeta şöyle bir sarsılıp, tekrar oturması beklenilen zaman dilimidir. Öğrenilen bütün kalıplar adeta tekrar sorgulanır. Doğruluğu, geçerliliği yeniden test edilir. Bu süreç sancılı olmakla beraber, sağlıklı geçirildiğinde sağlam ve oturmuş bir kişiliğin de güvencesi olur. Bu döneme kadar çocuğumuzla kurduğumuz ilişkinin niteliği, kalitesi sağlıklı bir ergenlik döneminin habercisi olur. Duygularımızı, korkularımızı ve sevgimizi dürüstçe ifade edebilmeyi, sevgimizi şartsız verebilmeyi başarabilmişsek eğer, ona karşı görevimizin çoğunu yapmış oluruz sanırım. Zaten mükemmel anne-baba olmak maharet değildir, çoğu zaman “yeterince iyi” olmak, daha dürüstçe ve daha etkileyicidir. Bu dönemde çocuğa şefkatle yaklaşmak, onu anlamaya çalışmak, dinlemek ve özellikle de başkalarının yanında eleştiri yapmaktan kaçınmak gerekir. Yaşadığı çağı anlamasına yardımcı olmak, bu zaman diliminin onun büyümesinde çok değerli bir dönem olduğunu anlatmak, içindeki karışıklığı anlaması için ona yardımcı olacaktır. Ve son olarak diyebiliriz ki, çocuklarımızın karakter yapısının şekillenmesinde bizim rolümüz gerçekten büyük, ama inanın onlar da bizim büyümemizde ve olgunlaşmamızda oldukça etkin bir role sahipler. İnsan bazen düşünüyor, acaba hayatı kim kime öğretiyor. Onlar mı bize, biz mi onlara?.. 04.10.2010 E-Posta: [email protected] |