Mehmet KARA |
|
Yapıcı mı, yıkıcı mı? |
“Siyasetçilere düşen önemli bir görev var. Bu görev, siyaset dilinin yenilenmesi görevidir… Siyaset dili yapıcı da olabilir, yıkıcı da. Siyasetin aktörleri, kullanmayı tercih ettikleri dil ile, ortak bir anlayışın kurulmasına da hizmet edebilirler, ayrıştırıcı olmaya da. Yakın dönem siyasî tarihimiz eskittiğimiz siyaset dilinin yapıcı olmaktan ziyade çatışmacı olduğunun örnekleriyle doludur… Bu sözler Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Meclis’in yeni yasama yılının açılışında yaptığı konuşmada dikkat çeken sözler. Bu sözlerin önemi uzunca bir süredir, özellikle seçim meydanlarında son olarak da referandum kampanyasında parti genel başkanlarının kullanmayı tercih ettikleri üslûbu bozuk konuşmaların millet nazarında tepki çekmesinden kaynaklanıyor. Meclis’in 23. dönem 5. Yasama yılı başladı. 2011 yılı seçim yılı olması dolayısıyla, tansiyonu yüksek tartışmaların olacağı da kesin. Milletvekillerini bir yandan gündemde olan uyum yasaları, cumhurbaşkanının görev süresi, 2011 bütçesi gibi epey yorucu bir dönem beklerken, diğer yandan da yeniden seçilebilmek yoğun ter dökecekler. Milletin beklentisi olan sivil ve yeni bir anayasa tartışmaları da bu dönemde sıkça tartışılan konulardan birisi olacak. Bu yoğun gündemin yanında şu anda Meclis Başkanının verdiği bilgiye göre gündemde 135 kanun tasarı ve teklifi görüşülmeyi bekliyor. Araştırma komisyonlarının raporları da bu arada görüşülmesi gerekiyor. Bütün bu yoğun gündem içerisinde bu üslûpsuz tartışmalar hayli önem arz ediyor. * * * Meclis’in yeni dönemdeki görüntüsüne bir nebze olsun işaret eden yeni yasama yılında yaşananları özetlemekte fayda var: Meclis’in açılışının iki önemli ilginç yönü oldu. Bunlara “açılım” diyenlerde olduğu gibi “normal olması gerekenler” olduğu değerlendirmesinde bulunanlar da oldu. Bunlardan birisi DTP’li (şimdi BDP’li oldular) milletvekillerinin Meclis’e girmelerinden itibaren açılışa gelmeyen Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının bu defa tam kadro Genel Kurul salonuna gelmeleri oldu. Diğeri de Abdullah Gül Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra genel kurul salonuna girmesi sırasında ayağa kalkmayan CHP’lilerin bu sefer ayağa kalkmasıydı. Ancak burada bir ayrıntı dikkat çekiciydi. Arka sıralarda oturan CHP’nin eski genel başkanı Deniz Baykal ve etrafındaki milletvekillerinin Gül’ün ne gelişi sırasında ne de çıkışında ayağa kalkmadılar. Meclis’in yeni yasama yılındaki yaşanan bu görüntüler ilerisi için ümit verici görüntüler olarak görülüyor. Bunları söylerlerken de, geçtiğimiz yıl açılışında buna benzer görüntülerin olduğunu buraya not etmekte fayda var. Devlet Bahçeli Ermeni sınırındaki Anî Harabelerinde Cuma namazında olması dolayısıyla katılmazken, diğer parti liderleri genel kurul salonunda yerlerini aldılar. Gül’ün 45 dakikada okuduğu 29 sayfalık açılış konuşması genel başkanlar tarafından uzlaştırıcı, bütünleştirici bulundu. Gül konuşmasında öne çıkan konular arasında yeni sivil bir anayasa ihtiyacı, Kürt sorunu bulunurken sık sık demokrasi vurgusu yapması ve geciken adaleti dile getirmesi önemli görüldü. Gül’ün konuşmasında dikkat çekici bir bölüm ise, pek ön plana çıkarılmasa da, “Din, birey, toplum ve devlet ilişkisi; siyasetin sivilleşmesi ve demokratik çoğulculuğun korunmasını son yıllarda en fazla tartışılan temel konulara arasında yer almaktadır” sözünden sonra söyledi şu cümleydi: Bu sorunların, cesaretle çözmek yerine siyaseten kullanılmasının ileri de bize çok büyük maliyetler getireceğini bir kez daha hatırlatmak isterim…” Bu cümlenin içine başörtüsü sorununu, Kürt sorununu söylemek mümkün. Avrupa Birliği katılım sürecine temas ettiği bölümdeki “karamsarlığı ve yılgınlığa düşmeden” reformların bir an önce çıkarılmasını “tavsiye etmesi” ile yeni anayasanın yeni yasama yılında tartışılmaya başlamasını söylemesi de dikkat çekiciydi. * * * İşte, yeni yasama yılı böyle bir ortamda açıldı. Önümüzdeki günler siyaset açısından hayli hareketli geçecek. Milletvekilleri açılışta masalarına konulan kırmızı-beyaz karanfillerle yeni dönemi karşılarken, hayli yorulacağa benziyor. Türkiye’nin birçok sorunu var. Elbette bütün siyaseti partilerin bu sorunlar karşısında farklı çözüm yolları getirmeleri tabiîdir. Ancak bu sorunları aşmanın yolu öncelikle siyasetçilerin kirli üslûplarını terk ederek, milletin hayrına olacak işlerde ortak bir zeminde buluşmaları bekleniyor. Milletin de beklentisi budur. Bu dönem de bunun başlangıcı olsun. Millet artık yıkıcı değil, yapıcı siyaset anlayışı bekliyor. 03.10.2010 E-Posta: [email protected] |