Ali FERŞADOĞLU |
|
Pozitivist reform ve laikçi projeler neden tutmamış? |
Bugün, cevaplandırılması gereken soru şudur: Acaba devrim, reform, pozitivist laikçi projeler birliği sağlayabilmiş, vatandaşları aynı ideal ve ülkü etrafında birleştirebilmiş mi? 87 yıllık bir çabaya rağmen başarılı olunmuş mu? Eğer hedefine ulaşmamışsa, bunun sebebi nedir? Batılı filozofların bir kısmı, seküler bir göz ile yaklaşırlar kâinata. Onu kullanmak, sömürmek ve hükmetmek isterler. Modern ilim, sekülarizm ve pozitivizm ile, “Allah’ı, dini, mâneviyâtı öldürüp, insanı hürriyetine kavuşturmak” istiyorlardı. Ama bunun tam tersi oldu: Modern dinsiz yaşama denemesi, başarısızlıkla sonuçlandı. Kilisesiz yaşamak mümkün olabilir belki; ama dinsiz asla yaşanamazdı.1 Türkiye’de de, din reformu, laikçi proje ve devrimler, “pozitivist ve seküler” Batılı felsefe doğrultusunda hayata geçirilmek istendi. Dinle ilgili reformların pek çoğuna inanılarak değil de, kanun zoruyla riâyet edildiği, sır değildir.2 Osmanlı ve Türkiye tarihine dâir eserleri bulunan Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi ve Amerikalı tarihçi Prof. Dr. Stanford Shaw, “Osmanlı Sultanını destekleyenler de vardı; Cumhuriyeti isteyenler de, laikler de, dinî liderler de vardı. Hepsi güçlerini birleştirdi. Bu birlik olmadan Türkler başarıya ulaşamazdı. Millî mücadeledeki bu birliktelik, daha sonra korunamadı. Cumhuriyet toplumsal uzlaşmayı sağlayamadı” diyerek, cumhuriyetin kuruluşundaki devrimlerin “aceleci” bir biçimde yapıldığını ve bunun “hatâ” olduğunu ifâde derek tesbitlerini şöyle özetler: “Bence Atatürk’ün yaptığı hatâ, Türk milletine yeni bir hayat tarzını, farklı grupların çıkarlarının ne olduğu konusunda yeterince danışmadan zorla kabul ettirmeye çalışmasıydı. Bu durumun sonunda şiddete sebep oldu. Bu değişiklikler, millete daha ağır bir süreç içinde tanıştırılabilseydi, bu reformlar bugün şiddet düzeyine varan sonuçlar doğurmayabilirdi.” İsrail Ankara eski Büyükelçisi Zvi Elpeleg, ülkemizdeki üç yıllık görevinin sonunda, İsrail’e dönerken bu noktayı şöyle ifâde etmişti: “M. Kemal’in projesinin tamamlanmadığını düşünüyorum... Daha eşit ve daha adil bir toplum projesi oluşturamadı. M. Kemal, yolsuzluktan arınmış, nepotizmden uzak bir toplum yaratamadı.” 3 Avusturyalı Sosyolog Barbara Push da, “Türkiye’de çok garip karşıladığım bir durum da, çökmek üzere bir sistem olmasına karşın, herşeyin hâlâ tıkır tıkır işliyor oluşu. Her yerde bir problem var ama, her şey için bir çözüm yolu bulunuyor” 4 yaklaşımıyla aynı görüşü paylaşıyor. Onun henüz kavrayamadığı nokta, İslâm’ın getirmiş olduğu tevhîdî terbiye, eğitim, helâl-haram, itaat-isyan, sevap-günah, sabır, ümit, tevekkül, yardım-iyilik ile âile bağlarının kuvvetli oluşu ve dayanışma rûhunun devam etmesidir. Çünkü bin tane mütedeyyin ve Cehennem hapsini her vakit tahattur eden adamın idâre ve inzibatı, on tane namazsız ve itikatsız, yalnız dünyevî hapsi düşünen ve haram-helâl bilmeyen ve kısmen serseriliğe alışan adamlardan daha kolay olduğu çok tecrübelerle görülmüş. 5 Demek ki, ülkenin birlik, asayiş ve bütünlüğü, İslâmiyetin, Müslümanlığın doğru anlaşılması ve yaşanmasına bağlı. Mâdem bu ülkenin yüzde 99’u Müslümandı, öyle ise, onun rûhuna uygun eğitim ve terbiye vermek gerekirdi. Ne yazık ki, bu rûh tamamen izleri dahi kalmayacak şekilde yok edilmek istenmişti.
Dipnotlar: 1- E.F. Schumacher, Aklıkarışıklar İçin Kılavuz, Çev. Mustafa Özel, İz Yayınları, s. 162-163; 2- Prof. Dr. K. H. Karpat; 3- Selçuk Gültaşlı, Zaman, 1997; 4- Yeni Şafak, 8 Eylül 1998; 5- Asây-ı Mûsâ, Yeni Asya Neşriyat, s. 13. 03.10.2010 E-Posta: [email protected] [email protected] |