Mehmet KARA |
|
Erken seçim olur mu? |
Ankara hava sıcaklığından çok gündem sıcaklığından bunalıyor. Türkiye bir taraftan terör belâsı ile uğraşırken, her gün şehit cenazeleri Anadolu’nun değişik illerine gidiyor. Diğer taraftan terör devleti İsrail’in insanî yardım taşıyan Mavi Marmara gemisini uluslar arası sularda durdurup 9 kişiyi şehit etmesinin üzerinden 40 güne yakın zaman geçmesine rağmen henüz bir adım da atılmadı. İsrail tarafı Türkiye’nin taleplerine kulak tıkamaya devam ederken, diğer taraftan da Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karar tartışılıyor. Anayasa Mahkemesi haftalardır merakla beklenen kararını önceki gün sürpriz şekilde yapılan 9.5 saatlik toplantıdan sonra verdi. Mahkeme anayasa değişikliği paketinin bazı maddelerini kısmen iptal ederken, değişiklik paketinin tamamının iptali ve yürürlülüğünün durdurulmasıyla ilgili başvuruyu ise reddetti. Karardan ne kanunu Meclis’ten çıkaran iktidar, ne muhalefet ne de yüksek yargı memnun. Herkes kendi açısından eksiklikleri, yanlışlıkları vurguluyor. İktidar “hukuk çiğnendi, anayasa mahkemesi anayasayı ihlâl etti” diyor, ama şimdilik bir erken seçimi düşünmediklerini söylüyorlar. Aslına bakılırsa, yüksek mahkeme maddeleri iptal etmedi, ancak maddelerin içinden bazı cümleleri cımbızlayarak çıkardı. Buna yetkisi var mıydı? Ağırlıklı görüş mahkemenin böyle bir yetkisinin olmadığında birleşiyor. Neticede paket delinmiş oldu. “Meclis’in çıkardığı anayasa değişikliğinin virgülüne dahi dokunulmaması gerekirdi” diyenler çoğunlukta. Mahkeme yine kendisini yasamanın yerine koymuş, anayasa yapıcılığına soyunmuş oldu. Daha önce 367 kararında da bunu yapmıştı, 10 ve 42. maddelerdeki değişikliklerde de… Hatırlarsanız Meclis’in 1 Temmuz’da tatil olması gerekirken, “acil çıkması gereken kanunlar var” denilerek tatil 16 Temmuz’a ertelenmişti. Burada aslında Anayasa Mahkemesi’nden gelebilecek “iptal kararına” rağmen Meclis’in açık tutulması hesabı yapılmıştı. Ve maddeler iptal edilirse bir erken seçimin gündeme gelebileceği düşünülüyordu. İlk açıklamalarda bunun olmayacağı görülüyor. Ancak siyaset için bir gün bile uzun zamandır. Çünkü Ankara kulislerinde hâlâ bir erken seçim ihtimalinden söz ediliyor. Partiler de erken seçime göre kendilerini ayarlamaya başladı bile… Kaset skandalının ardından Baykal’ın CHP Genel Başkanlığı’ndan istifası ile sonuçlanan süreçte yapılan kurultayda, “temiz siyasetçi” pompalamasıyla Kemal Kılıçdaroğlu, kendisinin bile beklemediği bir anda genel başkanlık koltuğuna oturmuştu. Arkasından Demokrat Parti de kongresini yapıp, yetkili kurullarını yenilemişti. Önümüzdeki Pazar günü de Saadet Partisi’nin kongresi var. Bu vesile ile geçtiğimiz Çarşamba günü genel Başkan Numan Kurtulmuş gazete ve televizyonların Ankara temsilcilerini bir otelde ağırladı. Kurtulmuş genel başkan olduğundan bu yana siyasete getirdiği üslûpla dikkat çekiyor. Yeri geldiğince hükümeti acımasız şekilde eleştiriyor, yeri gelince de anayasa referandumunda olduğu gibi hükümete destek veriyor. Sohbet havasında geçen toplantıda Kurtulmuş’a birçok soru soruldu. Kurtulmuş soruları çok net bir şekilde cevaplarken, bir soruyu ise üstü kapalı cevaplamayı tercih etti. “Bu kongrenizde Millî Görüş gömleğini çıkaracak mısınız?” şeklindeki sorulara, siyasetin böyle “gömlek çıkarma” etrafında tartışılamayacağını vurguladı ve şu ilginç cümleyi sarf etti: “Biz bırakın gömlek çıkartmayı, giyeceksek Sultan Fatih’in kaftanını giyerek siyaset yapacağız.” Tabiî bu söz gazetecilerin “Cenge mi gidiyorsunuz?” şeklinde esprilerine sebep oldu. Yaklaşık 2 seneyi aşkın Genel Başkanlığı’nda Erbakan’dan herhangi bir telkin ve tavsiye gelmediğini söylemesi gazetecilerin, “Peki Genel İdare Kurulu’nda Fatih Erbakan olacak mı?” sorusunu beraberinde getirirken, Kurtulmuş’un “Henüz listeleri hazırlamadık” sözü ile net cevap alınamamış oldu. Bu minvalde, şu cümlesi ise SP’nin yeni çizgisini göstermesi açısından önemliydi. “Parti vesayet altında yönetilemez. Gölge olan gerçek olmaz.” Bu cümlenin altında gazeteciler aslında pek çok sorunun cevabını almışlardı. Toplantıda en ilginç sorulardan birisi de BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu’nun söylediği sözlerin hatırlatılması oldu. Topçu’nun “Parlamento içindeki AKP, CHP, MHP, BDP’yi atın, yerine SP, BBP, sol parti gerekiyorsa da DSP olsun” sözü hatırlatıldı. Tabiî bu hatırlatılırken peşinden de seçim sırasında bir parti ile ittifak, seçimden sonra da bir parti ile koalisyon yapmayı düşünüp düşünmediği soruldu. Kurtulmuş bu soruya net bir karşılık vermedi. Ancak CHP’nin eski Genel Başkanı Baykal’ın “SP ile koalisyon kurabilir” sözü ile kulislerde dillendirilen AKP ile ittifak ya da koalisyonun konuşulduğunu söylemeyi de ihmal etmedi. Kurtulmuş bir erken seçim yapılabileceğini düşünenlerden. Şu andaki görüntüye bakıldığında millet parlamento içindeki partilerden gerçekten sıkıldı, bunaldı. Uzunca bir süredir çatışma, kavga, polemiklerle siyaset yapılıyor. Hiçbir konuda politika ve çözüm üretilmiyor. Türkiye önümüzdeki yazı çok sıcak geçirecek. Anayasa Mahkemesi’nin son kararından sonra siyasetin hararetinin artacağını söylemek yanlış olmaz. Hükümete alternatif olacak partilerin şimdiden çalışmalara başlaması, misyonuna dönük mesajları daha net vermesi gerekecek. Bakalım, 12 Eylül’de sadece referandum için mi sandığa gideceğiz. Bekleyip görelim. 09.07.2010 E-Posta: [email protected] |