Recep TAŞCI |
|
Adil kalıcı bir düzen özlemi |
2008’de patlak veren ve dünyayı kasıp kavuran kriz, 2009 yılında en ağır şekilde yaşandı. Milyonlar işlerini güçlerini kaybetti. Ünlü bankalar ve finans kuruluşları iflâs aşamasına gelirken pek çok şirket battı. Devletlerin kamu borç stokları ile bütçe açıkları tehlikeli düzeylere çıktı. Ülkemiz de krizden nasibini aldı. Bütçe şaştı. Ekonomi rekor seviyede küçüldü. İşsizlik tavan yaptı. İhracat düştü. Bazı kesimler ise aksine köşeyi döndü. Başta bankalar. 2009 yılında bankalarımız 20,1 milyar TL kârı ceplerine attı. Bir önceki yıla göre artış yüzde 50’ye yaklaştı. Krizden kârlı çıkan bir diğer kesim de ilk 1000 Büyük Sanayi Kuruluşu oldu. Ciroları ve ihracatları azaldı, ama ne hikmetse kârlarını maksimize ettiler. Bu gülen bir avuç kesim dışında geniş bir kesim ise ağladı. Bunların başında Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler (KOBİ) geliyor. Yani esnaf ve sanatkârlar. Bir kısmı kapılarına kilit vurdu. Kalanlar yaralarını sarmaya çalışıyor. Borç batağında debeleniyor. 270 bini bankaların takibinde. Her üç esnaftan ikisi borçlu. Vergi ve SSK prim borçları bellerini büküyor. Gecikme zammı ve faizi aylık yüzde 1,95 , yıllık yüzde 23,40’ı buluyor. Devlet tefeci faizi uyguluyor, borçları katlanıyor. Enflasyon yüzde 8 civarında. Gecikme zammı ve faizi yüzde 23,40. Neredeyse 3 katı. Tefeci demekle haksız mıyız? Yapılacak ilk iş bu oranları enflasyon seviyesine çekmek olmalıdır. Esnaf ve sanatkârların vergi ve SSK prim borcu 100 milyar TL’yi aşmıştır. Borçların yeniden yapılandırılmasını talep etmektedirler. Bu yöndeki baskılar sonuç vermiş hükümet çalışmalara başlamıştır. Vergi ve prim aslından bir indirime gitmeden faiz ve gecikme zammı oranları düşürülecek ve vade uzatılacak. Spor kulüpleri için uygulanmıştı. Faizler yıllık yüzde 3’e çekilmiş vade 10 yıla yayılmıştı. Benzer kolaylığı ekonominin omurgasını teşkil eden esnaf ve sanatkârlara da gösterilmesi hakkaniyetin gereğidir. Ama bir husus da gözden kaçırılmamalı. Vergi ve SSK primini zamanında ödeyenlerin durumu. Binbir zorlukla evini barkını satarak borcuna sadık olanlar... Haksızlığa uğramış olmuyorlar mı? Gerçekten af ve benzeri düzenlemelere sık sık başvurulması devlete olan güveni sarsmakta adalet duygusunu zedelemektedir. Kendimizi kandırmayalım. Siz ne kadar “af değil” diye çırpınsanız da bu tür düzenlemeler neticede örtülü aftır. Günü kurtarmayı amaçlayan ve dürüst insanları cezalandıran bu nev'î palyetif tedbirler yerine herkesi kucaklayan adil ve kalıcı bir sistemin kurulması için çaba harcanmalıdır. Faiz oranlarını indirerek ilk adımı atabiliriz. 04.10.2010 E-Posta: [email protected] |