Kâinat sergisinde teşhir edilen şaşırtıcı, hayrete sevk edici, göz kamaştırıcı, büyüleyici, akılları durduran, herbiri birer mucize olan sanat eserlerini incelemek için şu dünya misafirhanesine gönderilen insan, bunların Sanatkârının kudret ve ilmini, büyüklük ve haşmetini ne derece gösterdiğini anladığı ölçüde Allah’tan not ve puan alacaktır.
Görebilen her göz için herşeyde Allah’ın varlık ve birliğine, isim ve sıfatlarına deliller vardır. Engin ve ihatalı ilmiyle kâinat kitabını bize satır satır okutturan büyük İslâm âlimi Bediüzzaman Hazretleri, mümtaz külliyatı Risâle-i Nur’un muhtelif yerlerinde bu konulara eğilir. Meselâ bunlardan birisi Yirmi İkinci Söz’dür. Bu kısmı okuyan insan varlıklara artık ünsiyet, ülfet ve alışkanlık perdelerini yırtıp farklı bir gözle bakmaya başlar. Tefekkür gözüyle bakıştır bu. İmanı kuvvetlendiren, taklitten tahkike ulaştıran bu okuma gaflet bulutlarını dağıtır, insanı marifet mertebelerinde yükseltir. Burada toprak, hava, su, bitki, hayvan, insan gibi sebeplere bir bakış atfedilir. Bunların herbirinin Allah’ın büyüklüğünü, saltanatının haşmetini gösteren birer ilâncı olduğu görülür. Sanatkârları o kadar yüce, o kadar güçlüdür ki, bir kudret mu’cizesi olan hayatla birşeyi herşey, herşeyi birşey yapmaktadır. O hayat sayesinde insana öyle bir sanat nakşetmiştir ki onu kâinatın küçük bir modeli, kâinat ağacının meyvesi ve âlemin bir çekirdeği hâline getirmiştir. Âdetâ insan kâinattan süzülmüş bir damla olmuştur. İnsan gibi herbir varlık mahiyeti ve kabiliyeti ölçüsünde Sanatkârının varlık, birlik ve büyüklüğüne işaret eder. Nasıl gündüz vakti yeryüzündeki parlak cisimlerde yansımakta olan parıltıların tek bir güneşten geldiği kabul edilmezse, her parlak şey içerisinde güneşin küçültülüp yerleştirildiğini kabul etmek gibi bir gülünçlük ortaya çıkar. Bunun gibi yer ve göklerin tek ilâhı olan Allah kabul edilmediği takdirde, herbir şeye Allah’ın ilmi kadar ilim, kudreti kadar kudret, iradesi kadar irade, kısacası bütün sıfatları kadar sıfat yüklemek gerekecektir. Bilinçsiz atomların bilinçliymiş gibi hareketleri güçlerinin kendilerinden değil, Allah’a dayanmaktan geldiğini göstermez mi?
Evet, herbir canlı kâinatta tecellî etmekte olan Yaratıcının isimlerini gösteren birer aynadır. El yazma bir kitabın tek bir hattatın elinden çıkması kolaylığında kâinat da tek bir yaratıcının kudretiyle vücut bulmaktadır. Aksi halde sayısız yaratıcılar kabul etmek gerekecektir. Herşey cirmi ve cismi kadar kendini tanıtırken, sanatkârını birçok özellikleriyle tanıtan âdeta bir destan hâline gelmektedir. Bahar mevsiminde yüz milyonlarca bitkiyi karışıkken karıştırmaksızın ve kendine has özellikleriyle yaratmak, diriltip yaymak ancak tek bir zâtın eseri olabilir. Kâinatta el ele, omuz omuza verip birbirine yardım elini uzatan yer ve gökteki yaratıkların herbiri birer tevhid delilidir. Kâinatta zerrelerden güneşlere kadar gözetilen sayısız gâye ve faydalar eşsiz bir Yaratıcının eseri değil de nedir? Sayısız yaratığa ummadıkları yerlerden rızıklar verme, hayat şartlarını hazırlayıp devam ettirme Allah’tan başka kimin eseri olabilir?
Kâinat kitabını okumaya inşaallah yarın da devam edelim.
22.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|