M. Latif SALİHOĞLU |
|
Enver Paşanın İslâm Ordusu |
Kafkas İslâm Ordusunun bölgede ilerlemesinden endişe eden Gürcistan Hükûmeti, 12 Ekim 1918 tarihinde umumî seferberlik ilân etti. Ancak, buna rağmen ilerleme devam etti. Azerbaycan Millî Şurâsı ile tam bir ittifak içinde hareket eden Kafkas İslâm Ordusu, bölgedeki Rus işgalcilerle giriştiği muharebelerin çoğunu kazanarak, özellikle Azerbaycan'ın 1920 Nisan'ına kadar sürecek bağımsızlık mücadelesine büyük katkılarda bulundu. Yaklaşık iki yıl kadar müddetle hürriyet ve bağımsızlığın tadını çıkaran kardeş Azerbaycan, İstiklâl Harbinin en şiddetli çatışmasını yaşadığımız bir zamanda, Bolşevik Sovyet askerinin işgaline uğradı.
Enver Paşanın büyük ideali
1918 yılı Haziran'ında Kafkas İslâm Ordusunu kuran Enver Paşanın en büyük arzusu ve ideali, bu coğrafyada yaşayan Müslüman ahaliyi Rus, Ermeni ve Gürcü gibi saldırgan unsurların baskısından kurtarmak, onların hür ve bağımsız olmasını sağlamaktı. Enver Paşa, bu ordunun başına öz kardeşi Nuri Paşayı getirdi. Ordu, toplam beş ayrı tümenden teşkil edildi: Bunların ilk üçü Osmanlı'nın Kafkas Tümenleriydi. Bunlara ayrıca Dağıstan'dan 4. Tümen ve Bakü'den de 5. Tümen ilâve edilerek, Kafkasya'da müşterek bir İslâm Ordusu vücuda getirildi. Bu ordunun bölgeye çok büyük hizmeti oldu. Azerbaycan'ın Gence şehrinden Bakü'ye yönelen ordu, şiddetli muharebeler neticesinde Bakü'yü Bolşevik Rus, Gürcü ve Ermeni kuvvetlerinden kurtarmayı başardı. 15 Eylül'e (1918) kadar devam eden bu çatışmalarda, 1130 kadar Müslüman asker şehit düştü. İslâm Ordusunun bu zaferinden cesaret alan Ali Sabis Paşa kumandasındaki Osmanlı Ordusu da, Ermeni işgali altındaki Van bölgesine doğru ilerledi. Çatışmayı göze alamayan Ermeniler, geriye harabeye dönmüş bir şehir bırakarak Van'ı terk etti. 2 Nisan 1918'de Van'ı düşman istilâsından temizleyen Osmanlı kuvvetleri, Tebriz'e doğru ilerlemeye devam etti.
Mondros'tan sonraki durum
30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesinden sonra, Kafkas İslâm Ordusunun da statüsü değişti. Terhis edilmesi ve silâhlardan arındırılması istenen bu ordu, bu tarihten sonra Dünya Harbinden önceki sınırların gerisine çekilerek Doğu Anadolu Bölgesinde, bilâhare ( 2 Mart 1919) Kâzım Karabekir Paşanın komuta edeceği 15. Kolordu bünyesinde toplanmaya başladı. Bu ordu dağılmadı ve silâhlarını da teslim etmedi. (Neticede, Şark Cephesinde zafer üstüne zafer kazandı.) Bunda, hiç şüphesiz, Karabekir Paşanın göstermiş olduğu dirayet ve kararlılığın büyük payı var. 15. Kolordunun bu tavrını takdir ve hayranlıkla karşılayan Ali Fuat Paşa da, benzer bir tutum sergileyerek, yakında başlayacak olan Millî Mücadelenin en kuvvetli ikinci dayanağı durumundaki 20. Kolordunun başına geçti. Filistin Cephesinden Anadolu'nun orta bölgelerine kadar sağ–sâlim şekilde nakledilen bu kuvvetler, aynı zamanda Garp Cephesindeki taarruzları durdurmada ve kazanılan zaferlere imza atmada büyük başarılar sağladı. Şu tâlihsizliğe bakın ki, İstiklâl Harbinin en başarılı ordularına kumandanlık etmiş olan Karabekir ile Ali Fuat Paşa—bilhassa 1924'ten itibaren—siyasî iktidarı ele geçiren grup tarafından dışlanmışlar, hatta birer "vatan haini" imiş gibi çok haksız ve zalimane bir muameleye tabi tutulmuşlardır.
Zıt görüşler
1918 yılı sonlarında ülkeyi terk etmek zorunda kalan Osmanlı Orduları Kumandanı Enver Paşa, ömrünün sonuna kadar Kafkasya'daki Müslümanların hürriyet ve bağımsızlığı yolunda mücadele verdi. Bilhassa, Azerbaycan'ın istiklâli uğrunda büyük çabalar sarf etti, çok ağır bedeller ödedi. Bundan dolayıdır ki, Azerî kardeşlerimiz, Enver Paşaya büyük hürmet ve hayranlık gösterirler. Enver Paşa ile oldum olası zıtlaşan yeni Ankara hükûmetinin ekâbirleri ise, Sovyet Rus hükûmetinin hatırına Azerbaycan'ı bir çırpıda gözden çıkardı ve adeta onları Bolşeviklere kurban verdi. Bolşevik Moskova hükûmeti, başta Azerbaycan olmak üzere, Kafkasya coğrafyasındaki Müslüman unsurlara yardım etmemek ve onlara sahip çıkmamak şartıyla, Ankara hükûmetine her türlü silâh ve para yardımında bulunacağı vaadinde bulundu. Neticede, bu noktada mutabakat sağlandı ve Nisan 1920'den itibaren Sovyet Rusya'nın bütün Kafkasya'ya hakim olma yolu açıldı. Kafkasya'daki Müslümanların esareti, yaklaşık 70 sene devam etti. Esasında, halen de tam anlamıyla hür ve bağımsız hale geldikleri söylenemez. 12.10.2010 E-Posta: [email protected] |