Ahmet ÖZDEMİR |
|
Bediüzzaman’ın hizmeti her yerde |
Bir zamanlar o isimden devlet çok korkuyordu. Korkusunun etkisinde çok kalmış olmalı ki, onun için zindanlarda yer ayırmıştı. Günlük raporlar tutuluyor ve ivedi olarak başşehirde gönderiliyordu. Mahkemeler beraat kararı veriyor, ama hükûmet kararıyla bir yerlere sürgün ediliyordu. Hapisler, sürgünler yetmeyince defalarca zehirlendi. Amaç onun hayatına son vermek veya ondan kurtulmaktı. Evinden adımını atsa yakın takibe alınıyordu. Adeta aldığı nefesler bile sayılıyordu. Bir-iki talebesiyle kırlara çıksa, uçaklarla izleniyordu. Zaman oluyor, hayattan bin defa bıktırılıyor, adeta intihar etmeye zorlanıyordu. Eğer dini onu intihardan men etmeseydi, belki çok genç yaşta intihar etmiş olacaktı. Devletin menfî propagandası sonucu kimse selâm veremez olmuştu. Ona yaklaşanlar analarından doğduklarına pişman ediliyordu. İnsanlardan da adeta tecrit edilmişti. Sanki tek başına yaşamaya mahkûm edilmiş, toplumdan tecrit edilmiş bir kişiydi. Suçu neydi acaba? Mahkemelerde bir türlü suçu ispat edilememişti. O her türlü eza ve cefaya rağmen kendi devletine ve milletine hiç küsmedi. İnsanların dünya ve ahiret mutluluğu için çırpındı, durdu. “Cemiyetin îmânı, saadet ve selâmeti yolunda nefsimi, dünyamı fedâ ettim; helâl olsun. Onlara bedduâ bile etmiyorum. Cemiyetin îman selâmeti yolunda âhiretimi de fedâ ettim. Gözümde ne Cennet sevdâsı var, ne Cehennem korkusu”1 diyordu. Adeta maddî ve mânevî hayatını feda etmişti. Yeter ki, insanların imanı selâmette olsun. Burada kimden bahsettiğimi her halde tahmin etmişsinizdir. Bediüzzaman Said Nursî’den bahsediyorum. Tarihçe-i Hayatı’nı okuyanlar, son şahitleri dinleyenler onun çektiği sıkıntıların bir kısmını hatırlarlar. Ona yaklaşanlar, ona selâm verenler bile çok defa ağır işkence ve hakaretlere maruz kalmıştır. Bunları saymak bile neredeyse imkânsız. Bediüzzaman’ın, hayatından korktukları gibi ölümünden de korktular. Onu mezarında rahat bırakmadılar. 27 Mayıs ihtilâlinden iki ay geçmeden bir gece mezarını kırıp mübarek cesedini çıkarıp bilinmeyen bir yere kaçırdılar. Onun mezarını kaçırmakla Said Nursî meselesini kapattıklarını zannettiler. Çünkü o, “Ölümüm hayatımdan ziyade dine hizmet edecek” diyordu. Tabiî bu hizmet kolay olmadı. Bediüzzaman’ın vefatından sonra korkular tükenmedi, yıllarca devam etti. Bu sefer onun adından ve eserlerinden bahsedenlere zindanlarda yer hazırlandı. İşkenceli ve çileli geçen yıllar... Risâle-i Nurlar ve Nur Talebeleri dünya tarihinde rekor kıracak çoğunlukta beraat kararları aldı. Zındıka komitesi devleti ve milleti aldatmaya yıllarca usanmadan devam etti. Her türlü eza cefaya rağmen Nur Talebeleri hak bildikleri dâvâdan vazgeçmediler. Onlara zulmedenlerin çoğu şimdi toprak altında işledikleri günahlarıyla ve yaptıkları zulümleriyle başbaşa kıyametin kopmasını bekliyorlar. Bütün bunlardan sonra kazananlar Nurlar ve Nur Talebeleri oldu. Çünkü Nur Talebeleri dâvâlarının hak olduğuna inanmışlardı. *** Bediüzzaman’ın vefatından çeyrek asır geçmişti… Üniversitede okuduğumuz yıllardı. Ankara’nın en işlek merkezinde, Kızılay’da, otobüs duraklarının yoğun olduğu yerde, bir akşam mesai çıkışında Yeni Asya Yayınlarını tanıtmak maksadıyla, birkaç arkadaşla kaldırımlara kitap sergisi açmıştık. Serginin ortasına Necmeddin Şahiner’in yazdığı “Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursî” kitabını koyduk. Biraz da maksadımız bu kitabı, dolayısıyla Risâle-i Nurları tanıtmaktı. İnsanlar bir anda serginin etrafını meraklı gözlerle çevirdiler. Hemen bütün kitaplara baktılar, içini açıp okudular. Ama her nedense ortada duran kitaba kimse elini değdiremiyordu. Yavaş uzanan eller, hızla geri çekiliyordu. Onların ellerini geri çeken bir şey mi vardı? Bir süre sonra içlerinde orta yaşlı birisi elini uzattı ve cesaretle (!) kitabı aldı. Sonra elini cebine attı. Biz zannettik ki, para çıkarıp satın alacak. Hiç de öyle olmadı. Gözlüğünü çıkardı ve gözüne taktı. Kitaba bakıp adını okur-okumaz elleri titremeye başladı. Sanki elektrik şokuna tutulmuş gibiydi. Gücünün yettiği kadar bağırmaya başladı: “Ben albay… Siz bu kitabı ne cesaretle satabilirsiniz. Bu yasak kitap. Said Nursî daha yeni Kayseri hapishanesinden çıktı…” Daha pek çok ipe sapa gelmez sözler söyledi. Adeta ağzından çıkanları kulakları duymuyordu. Cevap vermeye çalıştık. Dinleyen nerede? Kitabı sergiye bıraktı ve hızlı adımlarla oradan uzaklaştı. Adamın gürültüsüne duraktaki yolcular da döndüler. Meydan bize kalmıştı. Elimize kitabı alıp Bediüzzaman’ı ve Risâle-i Nurları dilimizin döndüğü kadar anlatmaya çalıştık. İnsanlar hak verdiler, “Allah yardımcınız olsun” deyip duâ ettiler. Gerçi kimseye o kitaptan bir tane satamamıştık. Ama olsun. Biz görevimizi yapmıştık ya. Duraklar boşalırken biz de sergimizi toplayıp Ankara Yeni Asya Bürosunun yolunu tuttuk. *** Şimdi Bediüzzaman’ın vefatından elli yıl geçti. Onu ve dâvâsını anlatmak için ulusal ve uluslar arası sempozyumlar, paneller, konferanslar, seminerler düzenleniyor. Yerli ve yabancı binlerce ilim adamı onu hayranlıkla anlatıyor. Kitap fuarları Risâle-i Nurlarla şenleniyor. Nurların kokusu olan kitaplar bile satış rekorları kırıyor. Bediüzzaman’ı tanıtmak için TIR’lar ülkeyi bir baştan diğer başa dolaşıyor. Bediüzzaman Hizmet ve Tanıtım TIR’ı geçtiği il ve ilçelerde coşkuyla karşılanıp coşkuyla uğurlanıyor. Adeta Bediüzzaman Said Nursî gelmiş gibi bir hava esiyor her yerde. Said Nursî’nin yaşadığı mekânlar her yıl artan sayıda ziyaretçilerin uğrak yerleri oldu. Risâle-i Nurlar kırktan fazla dünya dilinde okunuyor. Nurları daha iyi anlamak için Türkçe öğrenenlerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Ondan yıllarca kaçan/kaçırılan insanlar artık ona gözyaşları ile kucak açıp koşuyorlar. Devlet adamları, emniyet güçleri ve belediyeler geçmişten özür dilercesine yapılan hizmetlere katkıda bulunmaya çalışıyorlar. Demek ki, Bediüzzaman Said Nursî korkulacak, kaçılacak bir insan değilmiş. Çünkü o, hayatını bu milletin imanının kurtulmasına vakfetmişti. Yıllarca insanların üzerine atılan “ölü toprağı” artık dökülüyor. Bediüzzaman, iman hizmetiyle her yerde ve bizimle beraber.
Dipnot: 1- Tarihçe-i Hayat, s. 544. 07.10.2010 E-Posta: [email protected] |