Ali Rıza AYDIN |
|
Tam isabet |
17 Eylül’den bugüne “Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet TIR’ı”yla ilgili olarak, uğradığı yer sayısınca, belki daha da fazla yazıldı, çizildi; TIR, Türkiye’yi turlayıncaya kadar yazılmaya da devam edecek. Burada esas olan, meselenin ardındaki taşıdığı mânâlar. Yazarlarımız, muhabirlerimiz Bediüzzaman’ın hatıralarını hatırlatıyorlar; yaşadığı badireleri tarih tarih aktarıyorlar, yazılarında. Tamam. Bunlara bir sözüm yok; doğruların ta kendisi. Dağıtılan broşürler, teşhir edilen kitaplar; halka karşı hitaplar hepsi yerli yerinde. Bu, hizmet için yola çıkmış kervanın insanlarla teması. Bakınız! O TIR, dorsesinin yani arkasında taşıdığı karoserin hacmince, yüksek mânâlar dolu; neşrediyor cihana. Adı üstünde “Tanıtım TIR’ı”, hareketli bir “pano”; işin görünür hâli böyle. Yaptığı görev, sunduğu hizmet ise şöyle: Bediüzzaman’ı, tanımayanlara değil, “tanıyamayanlar”a; onu, bilmeyenlere değil, “bilemeyenler”e; onun dâvâsını anlamayanlara değil, bir türlü “anlayamayanlar”a yüksek sesli bir hitap, gayrine de ilânât. Geçen Pazar günü icra edilen Bediüzzaman Sempozyumu’nun açılış gününde Sn. Hüseyin Çelik: “Ülke üzerinde bölünme senaryolarının yapıldığı bu zamanda Bediüzzaman’ı tanımaya daha çok ihtiyacımız var. Bediüzzaman’ı anlamış olsaydık ne Doğudaki gençlerde Kürtçülük, ne de Batıdaki gençlerde Türkçülük olmazdı” diyor. Ve, böylece tanıtımın ne derece ehemmiyet arz ettiği bu yönüyle de anlaşılmış oluyor! Bu tanıtım seyahati dosta moral verirken, düşmanı “mort” ediyor. Duymayana, Nûr halesi olurken, kiminin de beti benzi soluyor! İşte sana bir örnek: Uygulama, Erzurum halkından, özellikle de üniversiteli gençlerden yoğun ilgi görürken; bir kısım nâdânlarca saldırıya uğradı. Hem de park halindeyken, hem de savunmasızken! Arkadan vurmak gibi alçakça bir davranış! Endişeye mahal yok; “İt ürür, kervan yürür”! Bu çalışma, demek ki ses getiriyor, maksadına eriyor. Bu da işin bir başka yönü… Beldelerde beklenen “Scania TIR” değil, TIR’ın omuzladığı cihanşümul mânâlar. Bütün vatan sathını adım adım geziyor; uğradığı her mekâna iz bırakıp geçiyor. Gel gör ki Bediüzzaman’ı ve dâvâsını hâlâ anlayamayanlar var; hâlâ anlamamakta ısrar edenler var! Demek ki, bu da, imtihanın bir yönü. Buna rağmen, basılı ve görüntülü medyadan beklenen olumlu yaklaşımın ilki, FLASH TV’den geldi. Yeni Asya yazarlarından Cevher İlhan’ı stüdyosunda misafir edip, çalışmayı duyurdu. FLASH TV’ye, program yapımcısı ve FLASH TV Ankara temsilcisi sayın Yılmaz Tunca’ya konuya gösterdiği duyarlılıktan dolayı alenen teşekkür ederim. Sayın Tunca, ilk sorunun ilk cümlesinde: “Risâle-i Nur ve Bediüzzaman, toplumda, Türkiye’de çok geniş tartışmalara yol açmış, çok da etkili olmuş bir hareket…” tesbitinden sonra meâlen, bu hareketin genel çerçevede, biraz “rölanti”de kaldığı kanaatini ifade etti; ardından da, “Dolayısıyla gençlerin bu konuda eksikleri olabilir” sözleriyle, “Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet TIR’ı”yla tanıtım hizmetinin meydanlara inmesinin, geniş halk kitlelerine, aynı zamanda gençlere doğrudan hitap etmesinin isabetli oluşuna ve lüzumuna işaret etti, özetle. Yani, “Harekette bereket var” demek istedi. Zaten, Yeni Asya’nın hizmet üslûbu da bu işte: Aktivite ve aksiyon. Demek hedef, on ikiden vurulmuş! Burada, bu projenin fikrin mimarına ya da mimarlarına; uygulamada emeği geçenlere çokça duâ edelim, teşekkür ekleyerek. Cenâb-ı Hak, ehl-i hizmet, ehl-i himmet kullarını kem gözlerden ve kötü niyetli insî ve cinnî şerlerden muhafaza eylesin. Risâle-i Nûr eserleri, uzun yolun yolcusunu doğru yola iletir. Nûr’lar, gölge etmezler; gölgede de kalmazlar. Çünkü, şahıslar fâni, dâvâlar bâkîdir. Ara sıra farklı rüzgâr esse de! Bu da, böyle biline. 07.10.2010 E-Posta: [email protected] |