Suna DURMAZ |
|
Arap elbiseli İran Devrim Muhafızları! |
Kıyafet deyip geçmemek lâzım. Kıyafet izzet ve şereftir. Kıyafet kuvvetli bir iradeye işaret gibi, aynı zamanda onurlu bir dik duruşa da işaret eder. Kıyafet insanı örten ve süsleyen bir libas olmanın yanı sıra, kişinin belli bir coğrafyaya, belli bir millete ve kültüre, hatta belli bir dinî inanışa mensup olduğunu gösteren semboldür. Dünya yüzünde yaşayan her bir milletin kendisine has kadın-erkek, hatta çocuk kıyafetleri vardır. Ancak, 18. yüzyılın son yarısından itibaren bütün dünyaya yayılan Avrupa kaynaklı modern hayata geçiş sürecinde, sosyal hayatta bir çok şey değiştiği gibi, kıyafetler de değişmiştir. Bu kıyafet değişiminden en çok erkek kıyafetleri etkilenmiştir. Günümüzde, farklı milletlerden milyonlarca erkek bir Avrupa kıyafeti olan pantalon, ceket, gravat, gömlekten oluşan takım elbise giymeyi tercih etmektedirler. Bununla beraber, geleneksel kıyafetlerine sımsıkı bağlı olan milletler de yok değil. Pakistanlılar, Afganlılar, Senegalliler ve Arap yarımdasında yaşayan Arapları geleneksel kıyafetlere bağlı kalan milletler arasında gösterebiliriz. S. Arabistan, Kuveyt, Bahreyn, Katar, Oman ve B. Arap Emirlikleri erkekleri hâlâ geleneksel Arap kıyafetleri olan dijdâşe, bişt, ğatra ve ikaal giymeye devam etmektedirler.* 20.9.2010 tarihli Kuveyt el-Vatan gazetesinde yayınlanan bir fotoğraf kıyafeti siyaset meydanına taşıdı. İran Devrim Muhafızlarına bağlı olan BESİC Direniş Gücü askerlerinin geleneksel Arap kıyafetleri ile askerî geçit töreni yapmış olmaları, Araplar arasında merak ve endişeye sebep oldu. Politikacılar ve yazarlar fotograf üzerine çeşitli yorumlar yaparak, İran iç ve dış siyaseti üzerine görüşlerini açıkladılar. Kuveyt Ünv. Siyasal Bilimler Fak. Öğr. Üyesi Prof. Abdullah el-Şayci ye göre, sayıları 3 miyon olup gerektiğinde daha da artan BESİC kuvvetlerinin Arap kıyafeti ile askerî geçit yapmaları ile İran “İrandaki Arap asıllı İran vatandaşları herhangi bir ayrıma tabi tutulmamaktadır. Onlar da diğer vatandaşlar gibi İran’a ve Humeyni’nin İslâm Devrimine bağlıdırlar” mesajını vermek istemiştir. Abdullah Şayciye göre, Saddam Hüseyin de Irak’taki kabile ve aşiret reisleriyle toplandığı zaman geleneksel Arap kıyafeti giyerek aslının Arap olduğunu beyan eder, böylece kuvvetine kuvvet katmak isterdi. Arap asıllı olan Saddam haklı olabilirdi. Ancak İran’ın vermek istediği mesaj aldatıcıdır. 8 milyon Arabın yaşadığı Arap Körfezinin doğu kıyısı olan Ahvaz bölgesi (Arabistan) 1925’den beridir İran işgali altındadır. Ahvazlılar bir çok hak ve hukuktan yoksundurlar. Çocuklarına Arap ismi koymakta dahi zorluklarla karşılaşmaktadırlar. Dolayısıyla Ahvaz Arapları İran’a kuvvet olamazlar. Kuveyt Ünv. Siyasal Bilimler Fak. Öğr. üyesi Dr. Meryam Hasan ise fotografı şöyle youmluyor: “İran, elleri silâhlı BASİC kuvvetlerine Arap kıyafeti giydirmesi ile Filistin gibi Arap meseleleri ile yakından ilgilendiğini ve bu konuda bütün kuvveti ile Arapların yanında yer aldığını gösteriyor. Hatta bütün dünyaya “Biz de bir şekilde Arabız (!!)” demek istiyor. Ancak İran’ın bu hareketi, 11 Eylül olayları akabinde zedelenen Arap ve İslâm imajını düzeltmeye çabalayan Araplara zarar vermektedir.” Bahreynli Şiî yazar Sameera Rajab ise olaya daha farklı bakıyor. Rajab’a göre, İran Sasâniler döneminden beridir Arap meselelerinin hiçbirinde esaslı bir rol üstlenmemiştir. İran tarih boyunca sadece kendi egemenliğini arzulamıştır. Günümüzde ise, Kudüs’ü kurtama iddiaları hakikat dışı olup vehimden ibarettir. İran Arap körfezindeki 3 adayı istilâ ederek, bölgedeki etkin kuvvet bakımından, kendini “Büyük Şeytan” dediği Amerika ile baraber aynı kefeye koymaktadır. İran’ın ana hedefi İslâm Devrimini yaymaktır. Tahran, Bağdat, Şam ve Beyrut üzerinde kıvrılan “İran hilâli” Körfez ülkeleri ve Yemeni içine alacak kadar büyüyüp “Dolunay” olmuştur. (21.9.2010 Kuveyt el-Vatan) *Dijdâşe: Entâri. Bişt: (Pelerin, abâa), Ğatra: (erkeklerin beyaz baş örtüsü) İkaal: (baş örtüsünün üstüne konan siyah halka) 06.10.2010 E-Posta: [email protected]@hotmail.com |