Ali FERŞADOĞLU |
|
Hadis-i şerifin, Sünnet-i Seniyye’nin Kur’ân’daki yeri |
Sünnet ve hadîsin Kur’ân’daki yeri nedir? “Yalnızca Kur’ân’ı dinleyelim, o bize yeter!” diyenlere Kur’ân ne diyor? Kur’ân’ın ilk ve en kapsamlı tefsiri hadis-i şerifler ve sünnet-i seniyye’dir. Âlemlerin Halık-ı Kerîm’i, Resûl-i Ekrem’i (asm) bir açıklayıcı, bir müfessir olarak tayin ettiğini Kur’ân’da meâlen şöyle beyan eder: “Biz zikri, Kur’ân’ı sana indirdik ki, insanlara kendileri için indirileni beyan edesin, açıklayasın.”1 Bu tefsir, özel ve genel tüm meseleler için geçerlidir. Kur’ân ona indirildiyse, elbette onu tefsir edecek olan da odur. Namaz, oruç, zekât, hac gibi hükümlerin; şekil, vakit, sayı, miktar, şart, âdab ve diğer olması gereken maddelerin teferruâtlı olarak açıklamasını o yapmıştır. Meselâ Kur’ân, “Onun (kıyametin) şartları gelmiştir”2 diye ferman eder. İşte Resûl-i Ekrem (asm), çeşitli hadis-i şeriflerde “kıyamet âlâmetleri”ne “büyük ve küçük alâmetler” diye işâret edip, bunları bir bir sıralayarak bu âyeti tefsir ettiği gibi, diğer bütün müteşabih âyetleri ve Kur’ân ahlâkını tefsir eder. Demek hadis-i şerîf ve sünnet-i Seniyye, şarttır, lüzumludur, gereklidir. Onu terk eden büyük hakikatlerden mahrum olur, kaybeder. Hafife alan hasâret sillesini yer; inkâr eden dalâlete düşer!.. Kur’ân’ın ve Nebi’nin (asm) ‘ahad’ veya ‘mütevâtir’ senetlerle aktarılmış sözleri, fiilleri ve takrirleri; itikadî ve amelî vacipleri, nafileleri, şer’î adapları, hülâsa bütün dini hükümleri ihtiva eder. Keza, Rabbimiz, Kendisine yapılan itaatin, peygamberine de itaat edilmesini vacip kıldığını bildirmektedir: “Hiçbir Peygamberi Allah’ın izniyle itaat edilmesi dışında bir sebeple göndermedik.”3 “Ey iman edenler! Allah’a ve resûlüne itaat ediniz!”4 “Kim Peygambere itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur.”5 “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Resûl’üne itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine (idarecilere) de… Şayet herhangi bir şeyde tartışmaya (nizaya) düşerseniz; Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsanız, onu Allah’a ve Resûl’üne havâle ediniz. Bu daha hayırlı ve akıbet itibariyle daha güzeldir.”6 “Hayır! Rabbine and olsun ki onlar, aralarında vuku bulan anlaşmazlıklarda seni hakem kılmadıkça, sonra da vereceğin hükmü gönül huzuruyla kabul edip teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.”7 “De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allah da sizi sevsin.”8 Resulullah’a (asm) uymak ise, Sünnet-i Seniyye’sine ittibâ etmek ve hadis-i şerîflerini dinlemekten başka nasıl olur? Necm Sûresi’nin 4. âyetini, Peygamber Efendimizin, Kur’ân âyetlerinin dışındaki sözlerinin dahi ona vahyolunduğu şeklinde yorumlamaya ve anlamaya herhangi bir engel olmadığı gibi; sair âyetler de onu desteklemektedir. “O ancak kendisine vahyolunanı söyler.” Demek, Hatemü’l-Enbiya olan Resûl-i Ekrem’in (asm) sözleri “vahyî”dir. Ancak, sahanın uzmanları, vahyi iki kısımda değerlendirmişlerdir: Direkt bağlayıcılığı bulunan vahiy ve dolaylı yapılan vahiy. Şu âyet ise, doğrudan doğruya sünneti tarif etmiyor mu: “Ve hiç şüphesiz sen, pek büyük bir ahlâk üzerindesin.”9
Dipnotlar: 1- Nahl Suresi, 44. 2- Muhammed Suresi, 17. 3- Nisa Suresi, 164. 4- Enfal Suresi, 20. 5- Nisa Suresi, 80. 6- Nisa Suresi, 59. 7- Nisa Suresi, 65. 8- Tevbe Suresi, 129. 9- Kalem Suresi, 4. 12.10.2010 E-Posta: [email protected] [email protected] |