M. Latif SALİHOĞLU |
|
Ortalık hareketlenirken |
Bir yandan Antalya'da ölümlü bira festivâli... Mardin'de gerilimli defile tartışması... Tophane'de yansımaları hâlâ devam eden sanatçı–mahalleli çatışması... Vesaire... Öte yandan, iktidar ve ana muhalefet liderlerinin görüşmesi... İktidar ve etnik muhalefet mensuplarının görüşmesi... Terör cephesinin ateşkes manevrası... İmralı ziyaretleri... Vesaire. Yani... Bir yandan "sosyal" içerikli mesajlar, atraksiyonlar ve yer yer çatışmaya dönüşen gerilimler. Bir yandan da "siyasî" muhtevalı hareketli gelişmeler. Bütün bu yaşananları şu şekilde tercüme etmek de mümkün: Referandum sonrası ve genel seçim öncesi yaşanan bu hareketlilik, gerek sosyal ve gerekse politik birtakım hesapların, beklentilerin ve bir yönüyle de duyulan endişelerin bir yansıması, bir dışa vurumu mahiyetindedir. Dinle, inançla arası iyi olmayan, mânevî atmosferden uzak bir hayatın özlemini duyan çevreler, sınırları zorlayarak varlığını hissettirmek istiyor. Bir bakıma "Sakın hayat tarzımıza karışmayın. Laik Türkiye'de biz istediğimiz gibi yaşamak istiyoruz" mesajını yansıtmaya çalışıyor. Bu çevrelerin, bazı kudsî ve ahlâkî değerleri çiğnercesine yaptıkları teşebbüslerin, bir manevra ve bir yoklama çekme taktiği olduğunu düşünmek gerek. * * * Yoğunlaşan siyasî gelişmeler ise, ekseriyet itibariyle yaklaşan genel seçimlere endeksli olduğu kanaatini uyandırıyor. Siyasî partilerin, seçim meydanlarında hem övünmek, hem de muhalifini suçlamak için kullanacağı birtakım etkileyici malzemelere ihtiyacı vardır. Bu meyanda en etkili malzeme ise, Türkiye'nin kronik derdi olan "irtica ve bölücülük" marazıdır. Parti liderleri, meydanlarda bangır bangır bağırarak "Demokratik bir anayasanın hazırlanmasından, Kürt meselesinin çözümünden, başörtüsü meselesinin halledilmesinden, terörün bitirilmesinden..." dem vuracak; bu konularda kendilerinin çözümden yana, ancak karşısındakilerin çözümsüzlükten yana olduğunu söyleyip duracak. Maksat, bu meseledeki iyi niyetini izah ile seçmenin teveccühünü kazanmak. Siyasilerin asıl niyet ve maksadı ciddî ve samimi olsaydı şayet, Anayasa değişikliği görüşmeleri ve referandum süreci boyunca bu derece zıtlaşıp kutuplaşma cihetine gitme ihtiyacını duymazlardı. Siyasî aktörler, şimdi ciddî bir samimiyet sınavı ile karşı karşıya gelmiş bulunuyor. Bu sınavı başarıyla vererek, genel seçimler öncesinde meselâ yeni bir anayasa üzerinde uzlaşmaya varırlarsa, biz de—yanılgımızı d itiraf ile—bundan elbette ki memnuniyet duyarız.
Tarihin yorumu 28 Eylül 1920
Şark Cephesinde zafer üstüne zafer
Kâzım Karabekir komutasındaki Millî Kuvvetlerimiz, Şark'ta Ermeni çetelerine karşı büyük bir taarruz harekâtını başlattı. (28 Eylül 1920) Kars ve çevresi başta olmak üzere, Şark Vilâyetlerinde birçok yerleşim merkezini ellerinde bulunduran Ermeni çeteciler (Taşnak, Hınçak...), işgal müddetince sayısız Müslümanın kanını akıtarak hemen her yerde katliâm yaptılar. Millî Mücadelenin başladığı günlerde, Rusya'nın desteğini kaybeden bu çeteler, korku ve panik içinde etrafı yakıp yıkma ve mâsum (sivil) Müslümanların kanını dökme işini daha da hızlandırdılar. Gaddarlığın son raddesine çıktığı günlerde harekete geçen Millî Kuvvetlerimiz, silâhlı Ermeni birliklerini Şarkî Anadolu topraklarını terk ile kaçmaya mecbur bıraktı. Çatak, Sarıkamış, Kağızman ve daha birçok şehri Eylül ayının son haftasında terk eden Ermeni fedâileri, haftalar süren bir takip ve taarruz neticesinde, Ermenistan'ın iç bölgelerine kadar çekilmeye mecbur edildi. Millî Kuvvetlerimizin Şark Cephesindeki bu ilerleyişi, Gümrü Antlaşmasının yapıldığı 2 Aralık gününe kadar devam etti. * * * Şark Cephesinde ordumuzun kazandığı zaferlerle büyük şöhret kazanan Kâzım Karabekir Paşayı bekleyen bir sonraki görev, Garp Cephesi Kumandanlığıydı. Ancak, durum beklendiği gibi olmadı. Geçmişinde hiçbir başarıya imza atamayan Albay İsmet, Karabekir Paşadan üstün tutuldu, cephe komutanı yapıldı. Karabekir ise, önce mebus yapılarak askeriyeden uzaklaştırıldı. Rütbesiz bir sivilden farkı kalmadı. Son bir çırpınışla siyasî muhalif olmaya çalıştı, ancak bunda da muvaffak olamadı. Hayatı türlü çile ve sıkıntılar içinde geçti. 28.09.2010 E-Posta: [email protected] |