M. Latif SALİHOĞLU |
|
Hasan amcamızın yetimleri |
Bugünkü köşemizde, İstiklâl Harbinin kahraman kumandanlarından Kâzım Karabekir Paşanın hayattaki değerli kızı Timsâl Hanımın pek yakında yapmış olduğu bir açıklamanın geniş bir özetini sizlere takdim ediyoruz. AA tarafından da servis edilen bu haberde, Timsâl Hanım, 2002 yılında babası adına kurulan vakfın çatısı altında çok mânidar bir hizmeti sergilemek istiyor. Timsâl Karabekir, vaktiyle (1920) babası tarafından yetimler yurdunda yetiştirilen ve orduya kazandırılan, sayıları tahminen altı bin civarındaki subayın hayattaki çocukları ile torunlarını biraraya getirmenin hasreti içinde. Pek yakın bir zamanda da bu hasretini dindirmek ve tarihimizde emsâli görülmemiş çok farklı bir organizasyona imza atmak arzusunu taşıyor. İşte, Timsâl Hanımın konuya dair yaptığı açıklamanın bir özeti: “İstiklâl Harbi yıllarında, Erzurum ve çevresinden toplanan yetim çocuklarla Gürbüz Çocuklar Ordusu'nun kurulması ve Sarıkamış'ta bir çocuk kasabası oluşturulması, babamın en önemli hizmetlerindendi. Zaten kendisi de 'Hayatımda bana zevk veren hayli başarılarım vardır. En zevklisi, binlerce yetim ve bakımsız çocuğun hayat ve geleceğini kurtarmak olmuştur' sözüyle, bu konuya yaklaşımını ortaya koymuştur. "Babam, çocukların asla bakımsız kalmaması gerektiğini, aksi takdirde girdikleri sosyal ortamlarda seviyenin düşmesine yol açacaklarını söylerdi. "Bizler de onun, Kurtuluş Savaşının zorlu şartlarında binlerce çocuğa sahip çıkarak yaptığı vatan hizmetini, kendisinin adına, 2002 yılında kurulan vakıf aracılığıyla yapmaya çalışıyoruz. Kâzım Karabekir Vakfı'nın başkanlığını ablam Hayat Feyzioğlu, müdürlüğünü ise ben yapıyorum. Ayrıca 1930 yılında yıkıcıdan satın alıp tamir ettirdiği ve uzun yıllar oturduğumuz evi de 2005 yılında müzeye dönüştürdük. "Babamızın önem verdiği ve hatta bugünler için sakladığı özel eşyalarını müzede sergiliyoruz. Bunun yanı sıra, yaklaşık 60 öğrenciye burs sağlıyoruz. Hacca gitmek için yola çıkan karınca misali, babamızın yolunda, evlâtlarımıza hizmet edebilmek için çaba harcıyoruz.” Timsal Karabekir, Dünya Harbi ve İstiklâl Harbi yıllarında yetim kalan, sokaklarda, ağaç kovuklarında, mağaralarda yaşayan, ağaç yaprağı, ot yiyerek hayatta kalmaya çalışan 4 bin erkek, 2 bin kız olmak üzere 6 bin çocuğu toplayarak Gürbüz Çocuklar Ordusu'nu kuran babası Kâzım Karabekir'in, Allah'a imanı ve çocuğun kudsî emanet olduğu inancıyla hareket ettiğini vurgulayarak, şunları söylüyor: “Kâzım Karabekir için bu çocukların hangi ırktan olduğu değil, 'evlât' olmaları önemliydi." Çetin savaş yıllarında, Gürbüz Çocuklar Ordusuna alınan çocuklara, yeme, içme, barınma gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasının yanı sıra, meslekî, kültürel, sportif eğitimler de verildiğini, her birinin yeteneğine göre yönlendirilerek, meslek sahibi yapıldığını anlatan Timsal Karabekir, ayrıca diyor ki: “İnanması gerçekten zor, ama o günün şartlarında sinemacılık, şimendifer, buhar makinesi tamiri, sıhhiyecilik eğitimleri dahi veriliyordu. Hatta çocuklar küçük çaplı ameliyatları yapabilecek duruma gelmişti. Orduya potin, kıyafet dikerek de yarar sağlıyorlardı. Bugün bile çok yaygın olmayan spor dallarında eğitim alıyorlardı... Bugün Türkiye'nin hangi kentine gitsem, Gürbüz Çocuklar Ordusu'nda yetişenlerin çocuklarıyla ya da torunlarıyla karşılaşıyorum. Bundan da mutluluk duyuyorum.”
Mehmet ve Abdullah nerede?
Timsâl Karabekir'in sözünü ettiği yetim çocuklar arasında bizim de iki akrabamız var. İkisi de kardeş olan bu akrabalarımızın isimleri Mehmet ve Abdullah'dır. Soyisimlerini ise bilemiyoruz. Onların babaları Hasan ile rahmetli dedem Cündi, milis kuvvetlerine bağlı olarak Kafkas Cephesinde (1914–18) harbettiler. Sason–Muş arasındaki bölgede çıkan bir çatışmada, Hasan amcamız şehit düşüyor. Harbin o dehşetli zamanında hanımı da kayıplara karışınca, 8–10 yaşlarındaki oğulları olan Mehmet ile Abdullah, yetim ve öksüz kalıyor. 1920 senesinde olsa gerek, komşu köye (Tumok/Gümüşörgü) köyüne giden iki kardeş, bir daha evlerine dönemiyor. Edinilen bilgiye göre, hükûmet görevlileri gelip babaları şehit düşmüş bu iki çocuğu alıp yetiştirme yurtlarına götürüyor. O günden sonra, onlardan bir daha da haber alınamıyor. En kuvvetli ihtimale göre, onlar "Yetimler Babası" olarak da bilinen Kâzım Karabekir Paşanın kurmuş olduğu yurtlara götürülmüşler ve orada yetiştirilip orduya kaydedilmişlerdir. İşte, şimdi Timsâl Hanım, o kimselerin hayattaki çocukları ve torunlarını biraraya getirmek istiyor. Haliyle bizler de merak ediyoruz: Acaba, kayıp akrabalarımızdan olan Mehmet ile Abdullah'ın çocukları, yahut torunları da onların arasında mı? Doğrusu, onların izini nasıl takip edeceğimizi (soyadlarını bilmiyoruz) ve bu 90 yıllık hasretimizi nasıl dindireceğimizi bilemiyoruz. Bize bu konuda yardımcı olan çıkarsa, bizi nihayet derecede memnun ve minnettar edeceklerdir. 11.10.2010 E-Posta: [email protected] |