Ramazan ayının ilk günlerini, Ramazan ayın öncesi başlayan ve 10 gün süren bir yurt dışı seyahati sebebiyle Myanmar’da idrak ettik. İHH İnsanî Yardım Vakfı’nın Myanmar’da gerçekleştirdiği Ramazan yardımı faaliyetlerini gözlemleme imkânı bulduk. Nasip olursa, ayrıntılı seyahat notlarını daha sonra aktarmak niyetindeyiz.
İHH, pek çok ülkede olduğu gibi Myanmar’da da fakir Müslüman ailelere gıda yardımı yaptı. Bunun yanı sıra, başkent Yangon’da bazı yetimhalerin ihtiyaçları da karşılandı. Müslüman çocukların kaldığı yetimhaneler, tamamen Myanmar’lı Müslümanların katkı ve destekleriyle ayakta duruyor. Türkiye’deki gibi, devlete ait ‘çocuk esirgeme kurumu’ yok. Benzer kurumlar olsa da Budist’lere ait oldukları için, Müslüman çocukların o yurtlarda kalması, barınması mümkün değil.
Myanmar dünya ile entegre olmayan, dünyaya kapalı bir ülke. Mutlaka bu ülkede de ultra lüks hayat sürdüren çok sayıda zengin vardır. Fakat ülke geneline, başkentin görüntüsüne bakınca her yerden fakirlik fışkırdığı söylenebilir. Bakımsız yollar, belki de 40 yıldır boya sürülmeyen binalar, hurdalıktan çıkmış gibi görünen taksiler, var olan fakirliğin ve dışa kapalılığın en büyük delili.
Seyahatimiz esnasında, ülkenin başşehri Yangon’da bazı yetimhaneler ile temasa geçildi ve ihtiyaçları tesbit edilmeye çalışıldı. Sonrasında bir yetimhanenin ‘himayecisi’ olduğu ifade edilen Müslüman işadamının evini ziyaret ettik. Gençliğinde yurtdışında da çalıştığını ifade eden bu işadamı-yöneticinin evini görünce, himayesindeki yetimhanenin bakımlı olabileceğini düşündük. Birlikte yetimhaneyi ziyarete gidince, çok yanıldığımızı anladık. Myanmar şartlarında ‘çok zengin’ sayılabilecek bir iş adamının yönetici-kurucusu olduğu bu yetimhane tam anlamıyla içler acısı bir haldeydi. Çocukların yatakhanesinde bir adet olsun ‘karyola/ranza’ yoktu. Her gün tahta üzerine serilen ve toplanan yataklar, kenarda eşya sandıkları v.s. Belki de 10 yıldır duvarlarına boya sürülmemiş. Etraf bakımsızlıktan dökülüyor. Üstelik yetimhane, şehrin çöplüğüyle komşu! Etrafa yayılan kokuyu tarif etmek bile mümkün değil.
Yetimhanenin bu halini görünce, buraya ‘başkan’lık yapan ‘zengin’ Myanmarlı işadamının evi aklıma geldi. Elbette, yetimhanenin zengin evleri gibi lüks olmasını beklenmez, ama hiç değilse ‘insan’ın yaşayabileceği kadar tertipli-düzenli olmaları gerekmez mi? O çocukların halini bilip de ultra lüks bir hayat sürmek insana huzur ve mutluluk verebilir mi?
Myanmar’da şahit olduğumuz ‘zengin’ tavrı, Türkiye’de de yok mu? “Allah hiç kimseyi böyle durumlara düşürmesin” diyerek duâ edelim. Fakirin halini anlamayan zenginlere feraset dileyelim.
Merhum Mehmet Akif gibi, “Ya hamiyyetsiz olaydım, ya param olsaydı!” demek lâzım...
07.09.2008
E-Posta:
[email protected]
|