Yüksek Askerî Şûrâ toplantısı, orgeneral düzeyindeki bazı üst düzey emekli TSK mensuplarına da uzanan Ergenekon operasyonunun devam ettiği bir ortamda gerçekleşti.
Ergenekon’la ilgili yayınlarda, örgüt bağlantıları bağlamında çok sayıda eski TSK mensubunun adının gündeme gelmesi, haliyle Genelkurmay açısından hayli sıkıntılı bir süreci başlattı.
Ve bu sıkıntı, zaman zaman “Maksatlı bir şekilde TSK’nın yıpratılması hedefleniyor” mesajını içeren kurumsal açıklamalarla açığa vuruldu.
Ama Genelkurmay’ın, şimdiye kadar bu çeşit konularda izleyegeldiği ve “Kol kırılır, yen içinde kalır” mantığını yansıtan çizgiden Ergenekon olayında ayrılarak, operasyonun en azından kamuoyunca bilinen aşamalarında engelleyici bir tutum sergilememiş olması da dikkat çekiciydi.
Gözaltıların emekli orgeneral düzeyine kadar çıkması bile Genelkurmay’ın bu tavrını değiştirmedi. Ve bu durum, “Artık asker de arınma ve temizlenmeden yana” yorumlarına kapı araladı.
Gerçi gelişmeleri “iç hesaplaşma” olarak gören değerlendirmeler de yapılıyor. Ama öyle dahi olsa bir tasfiyenin söz konusu olduğu aşikâr. Bu tasfiyenin köklü ve derin bir tasaffîyi de getirip getirmeyeceği ise zaman içinde ortaya çıkacak.
Son YAŞ’ın en önemli sonuçlarından biri, Genelkurmay Başkanlığı makamında bir değişimin daha kazasız belâsız gerçekleşmiş olması. Yeni Başkan, öngörüldüğü şekilde Org. İlker Başbuğ.
Bilindiği gibi, Başbuğ hakkında da, iki yıl önce Büyükanıt için yapıldığı gibi bir yıpratma ve karalama kampanyası açılmıştı. Ve bunun gerek Ergenekon’la, gerekse AKP hakkındaki kapatma dâvâsıyla olan girift irtibatları, meseleyi daha da kritik hale getiriyordu. Ama sonuç kurallara ve yerleşik teamüllere uygun şekilde gerçekleşti.
Bunun anlamı, Özkök’le başlayıp, söylem düzeyindeki bazı nüanslara rağmen Büyükanıt’la süren çizginin, aynı ekolden Başbuğ’la devam edecek olması. Bu çizginin farkı, Ergenekon’da somutlaşan klâsik darbeci yaklaşımı benimsemeyip, değişen iç ve dış şartlar muvacehesinde daha “sofistike” yöntemlerle tavrını ortaya koyması.
Bu yöntem değişikliğinin özde de bir farklılaşmayı yansıtıp yansıtmadığını söylemek şu aşamada henüz mümkün değil. Büyükanıt’ın AKP hakkındaki AYM kararı için yorum yapmaktan kaçınırken TSK’nın laiklik görüşünün hiçbir zaman değişmediğini yine vurgulaması ise manidar.
Buna mukabil, son YAŞ’ın en çok tartışılan sonuçlarından biri, Şûrânın yıllar sonra ilk kez ihraç kararı almadan neticelenmesi. Bilhassa “irticaî ihraçlar”la anılır hale gelen Şûrâ kararlarında bu defa böyle bir maddenin yer almaması neden?
İşin bilhassa irtica bağlantılı yönü, bu meselenin siyasetteki en takıntılı takipçisi olan CHP ve aynı tandanstaki medyatörler tarafından hemen çok büyük bir sorun edasıyla gündeme getirildi.
Haklı olarak komuta kademesini ciddî şekilde rahatsız eden “pazarlık” iddiaları telâffuz edildi.
Ve bilâhare, tartışma daha fazla büyümeden CHP liderinin partililerine fren koymasıyla ve Büyükanıt’ın veda ziyaretleri programına CHPyi de almasıyla, polemik nisbeten yatışmış gibi oldu.
Ama izleri ve tortuları devam ediyor.
Hatırlanacağı gibi, evvelce de Kuzey Irak operasyonunun dönüş aşamasında asker CHP’nin ve yanı sıra MHP’nin ağır eleştirilerine hedef olmuş, bunun üzerine Genelkurmay “muhalefete muhtıra” olarak algılanan sert bir bildiri yayınlamıştı.
“İhraçsız YAŞ” polemiği bunu da hatırlattı.
Bütün bunlar bir araya getirilerek topluca değerlendirildiğinde ortaya çıkan tablo ise herhalde şöyle bir yorumu yapmaya imkân veriyor gibi:
Tek parti döneminde yıllarca uygulanıp 27 Mayıs ‘tan itibaren açıkça telâffuz edilen “ordu+ CHP=iktidar” formülü nihayet tarihe karışır ve asker siyasetten el çekerken, TSK darbe ve müdahalelerin kendisine de verdiği zarar ve tahribatı görüp tamir ve telâfi çabasına girmeye başlıyor.
Dileriz, bu süreç sağlıklı şekilde gelişerek sürer.
20.08.2008
E-Posta:
[email protected]
|