Halil USLU |
|
Hizmette sınır olmaz |
Ülkelerin, şehirlerin, ilçelerin ve köylerin sınırları olur ve hatta tarihin şehadetiyle—hâlen de devam eden—sınır kavgaları ve savaşları olur; fakat hizmette, bilhassa uhrevî, bekaya bakan ve gıpta ile bakılması gereken hizmetlerde asla sınır olamaz. Çünkü Hz. Mevlânâ’nın, Maide Sûresi 32. âyetin ışığında buyurduğu gibi “Bir insanı kurtarmak bütün insanlığı kurtarmaktır”. Evet bunun tersini düşünmek, insan vasfına aykırıdır. Nitekim Peygamberler tarihine baktığımızda, gelen belâ ve musîbetlerde, bazı inanan kavimlerdeki yan gelip yatmak ve vurdumduymazlık vardır. İmanî hizmetler Hz. Bediüzzaman’ın ifadesiyle “Miri malıdır”, yani umumun malıdır. Atlara kayıt vurulabilir, ama eşref-i mahlûkat olan insanlara ve özellikle “İ’lâ-i Kelimetullah ve sünnet-i Resûlullah” için çabalayan, koşan ve bunu gaye-i hayat yapan mü’minlere kayıt vurulamaz. “Kimin ayakları Allah yolunda tozlanırsa, Allah onu cehennem ateşine haram kılar.” 1 Bazen mü’minler sözünün ve hareketinin nereye varacağını bilmez. Onun için her yatsı namazında okuduğumuz ve gittikçe mânâsını derk ettiğimiz “Âmene’r-Resûlü”de “…Ey Rabbimiz, unuttuk, yahut yanıldıysak bizi tutup sorguya çekme” 2 buyurulur. Evet, Rabbimiz bizi bizden daha iyi bilir. Bu itibarla çıkış yolu tevbedir, nedâmettir ve gözyaşıdır. Fitneden ve gıybetten zevk alanlar, konunun dışındadır. Çünkü, arıdan bal beklenir; gönül ehillerinden duâlar, teşvikler beklenir… Hz. Bediüzzaman’a tarih-i beşerde görülmemiş zulümler, işkenceler yapılmıştır, tarifinden âciziz. Merhum Halıcı Sabri amcamız anlatırdı: “Bre evlâtlarım, Afyon Mahkemesi’nde 1948’de iman dâvâsında idamla yargılanıyorduk. Fırsat bulup Hz. Bediüzzaman’a ulaştım, bir geniş salon tipinde odaya koymuşlar, salonun altını da sulamışlar, camlar kırık, eksi 36 derece, Hz. Üstad büzülmüş ve bir köşede çömelmiş duruyordu, orada onun donmasını bekliyorlardı. Avn-i İlâhî koruyordu, baktım ibriğinden buhar çıkıyordu. O beni teselli etti, ben ağlıyordum. O bana İnşirah Sûresi’ndeki müjde âyetlerini okudu..” Bunun devamını Bediüzzaman’ın merhum talebelerinden Bayram Yüksel Ağabeyden dinlemiştim: ”Hz. Üstad bir gün bizleri yargılayan bütün savcıların adını getirin, ben onlara hakkımı helâl edeceğim“ dedi. Burada da Hz. Üstad’ın Hz. Peygamber Efendimizin (asm) bu cihetle de en büyük varisi olduğu görülmektedir. Çünkü Efendimiz (asm), karşısında kendisine zulmeden ve daha Müslüman olmayan kişilerin de hazır bulunduğu Mekke’deki hutbesinde buyuruyor: “İşte malım, işte canım, hakkı olan varsa gelsin alsın.” Orada Müslüman olmayanlar da Müslüman oluyor. Tekbirler, hıçkırıklar ve şehadet kelimeleri ardı ardına geliyor. Hep düşünürüm, Müslümanlar ve İslâm dünyası bunun neresinde? Elbette bunlar çok yüksek şefkat ve bekayı görerek söylenen sözlerdir. Ulaşılması çok zor, ahh ulaşabilsek… Bugün cihadın kolaylığı, Nurlu eserleri insanları ayırt etmeden insanlara ulaştırmaktır. Tek ümidimiz de budur. Onun için Hz. Bediüzzaman Risâle-i Nur’da “Karşımda müthiş bir yangın var; alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. Ben o yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum” diyor. Türkiye’de ve dünyada bunun neresinde olmalıyız? “Bugün Allah için ne yaptın?” sırrının neresinde olmalıyız? Hizmette bitiş de yoktur, sınır da. Son nefese kadar devam İnşâallah. Çıplak ayakla Arabistan’ın ateş çöllerinde irşad için koşan Efendimiz’e (asm) nasıl ve neyle ulaşacağız? 80 küsur yaşında kuru bir ekmekle geçinip insanlığı kucaklayan ve kurtarmaya çalışan Hz. Bediüzzaman’a nasıl ulaşacağız? 85 yaşında takriben 4 bin kilometreyi bin bir müşkülatla aşan, İstanbul surlarına dayanan Halid bin Zeyd, yani Hz. Eyyub el-Ensari’ye neyle ulaşacağız. Ey Allah’ım, o yolda koşanlardan ve o yolda fenadan bekaya geçenlerden eyle. O yüksek, o muhteşem hizmet kervanından bizi ayırma, bizi bağışla ve bizi koru…
Dipnotlar:
1- Camiü’s-Sağir, 6: 76, Hadis no: 8486. 2- Bakara Sûresi: 286. 05.11.2010 E-Posta: [email protected] |