Abdil YILDIRIM |
|
Her yaşta güzel kalmak elimizde |
Güzelim diyerek dolaşma yerde, Bir gün olur taşıyamaz yer seni. Güzel tenin şu toprağa düşer de, Oralarda börtü böcek yer seni. A. Y.
Güzel olmak ve güzel kalmak her insanın arzu ettiği bir durumdur. Özellikle bayanlar, güzelleşmek için hiç- bir fedakârlıktan kaçınmazlar. Bayanların harcamalarının büyük kısmı, güzelleşmek uğruna yapılmaktadır. Dünyadaki büyük sektörlerin bir çoğu, kozmetik ve estetik sektörleridir. Hatta estetik ameliyat olmak için bıçak altına yatan ve masadan kalkamayan insanlar mevcuttur. Yani insanlar güzelleşmek veya güzelliğini muhafaza etmek için ölümü bile göze alabiliyorlar. Her insanda kendini beğenmek ve başkalarına da beğendirmek meyli bulunur. Onun için herkes güzel olmak ve güzel kalmak ister. Ama hayatın da tabiî bir akışı vardır. Çocukluk, gençlik, yaşlılık ve kaçınılmaz son olan ölüm. Bu merhaleler içinde insanın en güzel çağı, çocukluk ve gençlik çağıdır. İnsanlığın en büyük derdi, bu çağları muhafaza etme derdidir. Ne var ki, insan hep bir halde bulunmuyor. Her an bedenimizde bir çok hücre ölüyor ve yerine yenileri geliyor. Ama belli bir yaştan sonra, giden hücre sayısı artarken gelenlerin sayısı azalıyor. Niyazî-i Mısrî’nin, ”Günde bir taşı bina-yı ömrümün düştü yere” dediği gibi, ömür binasının taşları bir bir düşmeye başlıyor. Böylece yaşlanma sürecine giren bedenin de güzelliğinden bir şeyler eksiliyor. Hayat nehri kabir denen denize doğru aktıkça, insanın da gençlik ve güzelliğinden bir şeyleri alır götürür. İnsanların bu akışı durdurması mümkün değildir. Kozmetik sanayi ve estetik tedavinin yapabildiği tek şey, yaşlanmanın ve yıpranmanın etkilerini biraz gizlemek ve geciktirmektir. Ama hayatın akışını durdurmak, ölümü öldürmek ve kabir kapısını kapatmak mümkün değildir. İşte ehl-i dünyayı en çok korkutan bu durumdur. Yani gençliğini ve güzelliğini kaybetmek korkusu. Toprak altında çürüyüp gitmek endişesi. Her türlü zahmeti ve külfeti, bu korku ve endişelerden kurtulmak için göze alıyorlar. Gençliklerini ve güzelliklerini korumak için harcadıkları paralar, zarurî ihtiyaçlar olan gıda ve barınma masraflarından daha fazla oluyor. Ama yine de hayat nehrinin akşına mâni olmak mümkün olmuyor. Peki, güzelliği korumanın ve hep güzel kalmanın bir çaresi yok mudur? İnsanı yaratan ve yaşatan Cenâb-ı Hak, her türlü derdin devasını da yaratmıştır. Öyleyse, çirkinleşmek derdinin de bir devası vardır. Yani her yaşta güzel kalmanın da bir yolu mevcuttur. İnsana düşen, bu yolu bulmak ve bu yolda yürümektir. Bahsettiğimiz deva, Lokman Hekim’in ölümsüzlük iksiri gibi bir iksir değildir. Belki bundan daha etkili olan, imanî ve ahlâkî bir reçetedir. Bu reçeteyi de Resûl-i Ekrem (asm) Efendimizin bir hadis-i şeriflerinde buluyoruz: ”Din güzel ahlâktır. Ahlâkı güzel olan kişi, her yaşta güzeldir.” İşte size her yaşta güzel olmanın reçetesi. Hem de zahmetsiz ve masrafsız olarak elde edilebilecek bir reçete. Bunun için ne kozmetik ürünlerde olduğu gibi büyük masraflara, ne de estetik çabalarda olduğu gibi zahmet ve risklere katlanmaya gerek yoktur. Güzel ahlâklı olmak veya ahlâkını güzelleştirmek yeterlidir. 03.11.2010 E-Posta: [email protected] |