Rifat OKYAY |
|
Onun şefaatine kavuşmak |
Rızkın bereketlenmesi, belâ ve musîbetlerin defedilmesi Allah’tan korkarak olabilir. Ahlâklı güzel bir hayatı Allah’tan isteyip, bunu hayatın içinde yaşamakla devam edebilir. Allah’tan korkan, ahlâklı, dini terbiyeli, hayâ sahibi diye; güzel huylu insanlar içinde kendimizin zikredilmesi kadar hoş, takdir edilecek ve sevinilecek bir şey yoktur. Hayâ sahibi kişi, arkadaşlarına karşı hataları affeden, onların dini olmayan eksik ve noksanlıklarına göz yuman, topyekûn iyi davranışlar içinde kötü olan davranışları yok edebilen kişidir. Her güzel huyun çok üzerinde durulacak, beğenilecek bir tarafı olur. İşte haya sahibinin en güzel ahlâkî vechesi komşu ve misafirlere sahip çıkarak onlarla ilgilenmesi, ağırlaması, izzet-i ikramda bulunmasıdır. Birileri bizi ziyarete geldiğinde onlara ikram etmek Efendimizin (asm) tavsiyesidir. “Falan kişi şunu yapmış, bunu yapmış”diye değil de imanın gereği, İslâmî bir ahlâk ve düstur olarak ziyaretçilere, misafirlere izzet-i ikramda bulunmak elbette ki hayâ sahibi güzel ahlâk sahibi olmasının birinci göstergelerindendir. İsteyene vermek, muhtaçların isteklerine eğilmek güzeldir. Ama istemeyene vermek, muhtaç olanları arayıp bulmak, onları bir ticarî kazanç araştırması yapar gibi aramak ve tesbit etmek, mağduriyetlerini gidermek hayânın içinde Allah’a yönelen bir yol olarak en güzelidir. Doğru sözlülük bize; Allah’ın emri, Resulullah’ın sünneti ve hayâmızın en birinci düsturu olmaktır. Doğru anlaşılan dinin her emri bizi hayâ noktasından doğru yapılan ve yaşanan bir hayat düsturuna ulaştırır, götürür. Cesur olmak ve cesaretin imanın bir büyük şubesi özelliği olduğunu unutmamak elbette ki İslâmî ahlâk ve kuralların ötesinde bizi hem Hak nazarında, hem de halk nazarında iyiliklere, güzelliklere ve hayatın içindeki doğru emirleri yerine getirmeye ulaştıracaktır. Evimizin zekâtı misafir odalarımız boş kalmasın… Misafirlerimize hizmet ettirmek gibi, bir akıl noksanlığına düşmeyelim. Hiçbir aşırı külfetle misafire yapılan ikramların ecri Allah katında artmaz, bu nahoş davranıştan kaçınalım. Şu dinin yüceliğine dağların takke çıkarması gibi bir yücelik özelliği katan hayâ ve ahlâk abidesi Rasulullahın hiçbir örnek ahlâkî davranışını göz ardı etmeyelim. Ta ki O da bizi şefaatinden mahrum etmesin. Hayır, sahibi hayırlara vesile olan ve hayırlara mazhar olan hayâlı ve hayırlı kişiler olmak bizim hayattaki ulaşılması gereken hedeflerimizden birisi ve birincisi olsun İnşaallah . 29.10.2010 E-Posta: [email protected] |