Hakan YALMAN |
|
Solunum kongresinden manevî teneffüse |
20 Ekim’de başlayan ve geçtiğimiz Cumartesi günü sona eren, TÜSAD’ın (Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği) 40. yılında düzenlediği “32. Ulusal Solunum Kongresi”ne katıldık. Büyük bir organizasyondu ve akciğerlerimizin sağlığı için fiilî duâ içinde olan ordunun kalitesini ve ülkemizde tıp biliminin geldiği noktayı gururla izledik. Kongrede 2010 yılının Dünya Akciğer Sağlığı Yılı olduğu da vurgulandı. “Solunum Aktüel gazetesi”nin kongre özel sayısına göre; ‘Astım, KOAH (Kronik Obstrüktif [Bronşları Tıkayıcı] Akciğer Hastalığı), Akciğer Kanseri, Solunum Sistemi Enfeksiyonları, Tüberküloz ve Solunum Yetmezliği gibi akciğer hastalıkları yüzünden dünyada her yıl on milyonlarca insan hayat mücadelesi vermektedir; 10 milyondan fazla kişi de hayatını kaybetmektedir.’ Dünyanın akciğer hastalıkları ile ilgili sloganının ‘Akciğer Sağlığı Nefes Almak ve Yaşamak için esastır’ olduğu vurgulandı. Küresel iklim değişikliklerinin akciğer hastalıkları üstüne etkileri, domuz gribi gibi aktüel konular ele alındı. Özellikle vurgulanan nokta sigaranın zararları ve sigaranın bırakılması noktasında insanların daha önemle bilgilendirilmesi, bu konunun ciddî bir ülke politikası haline dönüştürülmesi vurgulandı. Artık bu konunun çok daha ciddî şekilde alınmasının gerekliliği herkesin ortak fikriydi. Kongreyi takip ederken içinde bulunduğumuz camianın ne kadar şanslı olduğunu düşündüm. Risâle-i Nur Külliyatı ile tanıştığım ilk günden bu yana en çok dikkatimi çeken husus Nur Talebelerinin büyük çoğunluğunun sigara içmemesi oldu. Bu konuyu bir zamanlar sıklıkla dile getirilen “mahalle baskısı”nın olumlu bir boyutu şeklinde ele alabiliriz. Öyle ki, önce Batıda sonra da ülkemizde sigara içmenin zorlaştırıldığı ve bir toplum baskısı oluşturma politikası izlendiğini hep birlikte gözledik. Bu aslında Risâle-i Nur Talebesi olmanın dünyevî ve uhrevî faydaları içinde sıralanan maddelerden bir kısmının detaylarında olan bir güzellik olmalıydı. Mesleğin içine girdiğimiz günden itibaren pek çok kişinin sigara içiyor olmasına rağmen bir müddet sohbetlere devam ettikten sonra genel havaya uyup sigarayı terk edişine şahit olduk. Kongrede sigara bıraktırma polikliniklerinin faaliyetleri üzerinde konuşulurken hizmetimizin bu açıdan da ne kadar hayırlı ve etkili bir konumda olduğunu düşündüm. Belki de orada bulunan bilim adamları hizmetin bu yönünün farkında olsalar Üstadı ve hizmeti çok takdir ederlerdi. Nur Talebeliği ve daha genelde İslâm dinini hakkı ile yaşamanın güzellikleri içinde bedeni bir emanet olarak görmek ve onu en iyi şekilde ve kıymetine uygun olarak kullanmak yer alır bu da en güzel sağlık felsefesidir. Tam da bu satırları yazdığım sırada Florida Üniversitesi’nden Dr. Eron Manusov ve Dr. Furkan Aydıner’in Türki’de mutluluk oranı ile ilgili çalışmaları elime geçti. Bu çalışma verilerine göre mutlu olduklarını ifade edenlerin Türkiye ortalaması yüzde 56 şeklinde belirlenmiş. Risâle okuyanlarda ise okuma düzeyi ile doğru orantılı olarak mutlu olduklarını ifade edenlerin oranı yüzde 62 ile yüzde 93 arasında değişiyormuş. Bu da nura gerçek talebe olmanın insanın ruhen ve bedenen iyi olmasına ne ölçüde hizmet ettiğinin çok açık bir göstergesi idi. Bütün bu bilgilerden sonra insan arzu ediyor ki hem ülkemizde hem de dünya genelinde herkes Risâle-i Nur’u tanısın hem dünyada hem de ukbada mutlu olsunlar. Bilim adamları, sosyologlar, psikologlar, idareciler ve insanlığın mutluluğuna hizmet arayışı içinde olan herkes; eğer Risâle-i Nur’un hayata ve insanlara kattıklarının farkında olsalar bizden çok daha fazla sahip çıkarlardı. Onları fark eder hale getirmek, her fırsatta bu hakikatleri insanlara ulaştırmak da bizim boynumuzun borcu olmalı. Artık içinde bulunduğumuz güzelliği hakkı ile fark edip bunları insanlığın geneline ulaştırmak için var gücümüzle çalışmak noktasında en ufak bir tereddüdümüz olmamalı. İnsanlığın her açıdan mutlu ve huzurlu bir gelecek için nurlara ihtiyacı olduğu ve bu hakikatlerin manevî solunumumuzun temel atmosferi ve Asr-ı Saadetten gelen esintisi olduğunu unutmamalı ve ulaşabildiğimiz herkesi bu manevî atmosferin tertemiz havasına dâvet etmeliyiz. Bu şefkat Peygamberi (a.s.m.) ve onun bu asırdaki sadık varisinin mesleğini asra taşıma konumuna hasbelkader gelmiş olan dâvâmızın en önemli parçası olmalıdır. 25.10.2010 E-Posta: [email protected] |