Cevher İLHAN |
|
Başörtüsü rafa, sıra yeni gündemlerde… |
Cumhuriyet Bayramı resepsiyonu atışmaları ve “kamusal alan”la mecrâsından saptırılan başörtüsü yasağı, “başörtüsü tartışması”na dönüştürülerek bir başka bahara bırakıldı. Meclis’teki iki parti grubunun tam destek vereceğini deklâre etmesine rağmen, Anamuhalefetin “şartlı önerileri”ni iktidar partisinin kabul etmemesi üzerine, başörtüsü resmen rafa kaldırıldı. Son “çözüm ümidi”, Başbakan Erdoğan’ın partisinin Kızılcahamam kampında, Anamuhalefete “Bugünden tezi yok, gelin bu işi halledelim” çağrısıyla ve partisine “lâf değil iş üretme zamanı” tâlimatıyla başladı. Aslında başörtüsünün bir özgürlük konusu olduğu ve yasağın anayasal ve yasal düzenlemeler yerine demokratik irâde ve toplumsal mutâbakatla kaldırılacağı görüşüne gelen CHP’nin ileri sürdüğü şartlar, AKP’nin bütün seçim beyânnâmelerinde, iktidara geldiği ilk günde Âcil Eylem Plânı’nda ve hükûmet programında verdiği vaadlerdi. Bilindiği gibi iktidar partisi, kamuoyuna 12 Eylül ürünü olan YÖK’ün yapısını değiştirileceğini, AB’nin ilerleme raporlarında talep ettiği dokunulmazlıkların bütün demokratik ülkelerde olduğu gibi “kürsü dokunulmazlığı”yla sınırlandırılacağını ve siyasî partiler ile seçim kanununun AB standartlarına göre düzeltilip yüzde 10 seçim barajının düşürüleceğini taahhüd etmişti. Ancak, hangi sâikle olursa olsun muhalefetten sözkonusu demokratik düzenlemelerin başörtüsü yasağıyla aynı “paket” içinde müzâkeresine, iktidar partisi karşı çıkmakla, çözüm bir kez daha sabote edildi…
MAKSAT, “BAĞCIYI DÖVMEK”MİŞ… Geçtiğimiz hafta içinde Meclis’te grup toplantılarında Kılıçdaroğlu’nun sözkonusu değişiklikleri öne sürüp “üniversitelerde başörtüsü yasağını kaldırmaya hazır olduklarını” açıklamasına ve MHP sözcülerinin “her türlü çözüme destek” taahüdlerine karşı, Başbakan Erdoğan, peşinen kesip attı. Siyasî muhataplarını “sözlerinde durmamak”la, “ipe un sermek”le ve “samimiyetsizlik”le suçlayıp başörtüsü yasağının, diğer temel hak ve özgürlüklerle beraber “yeni anasaya” kapsamında 2011 seçimlerinden sonra ele alınacağını belirtti. Parti sözcüleri de, peşpeşe tıpkı Erdoğan gibi “başörtüsünün seçim sonrasına kaldığı” yönünde demeçler verdiler. Belli ki iktidar partisi, tıpkı mahallî seçimlerde ortaya attığı ve en iddialı olduğu “yeni sivil demokratik anayasa”yı rafa kaldırması gibi, referandum öncesinden alevlenerek aylardır gündemde tutulan başörtüsü konusu, askıya alındı. Böylece süreç yeniden tıkandı. Görüşmelerden uzlaşma çıkmadı. AKP sözcülerinin, “Burada da bir taslak dayatması sözkonusu olmayacak. Bizim kendi mutfağımızda ürettiğimiz bir çözümü götürüp siyasî partilere sunma olmayacak. Neler yapılabileceğiyle ilgili olarak siyasî parti gruplarıyla görüşmeler yapılacak” sözleri ve çözüm iddiaları lâfta kaldı. Ve muhalefete seslenen Erdoğan’ın, “Üzüm yemek istiyoruz, bağcıyı dövmek gibi bir derdimiz yok; bağcı CHP olsun biz destek verelim” ifâdesinin ardından, siyasetin derdinin “üzüm yemek” değil, “bağcıyı dövmek” olduğu karşılıklı “omurgasız” söylemleriyle, politik polemiklerle bir defa daha bütün milletin gözü önünde açığa çıktı…
“SEÇİM MALZEMESİ”! Görünen o ki HSYK seçimleri ve resepsiyon tartışmaları arasında, binlerce öğrencinin hakkının gasbına ve mağduriyetine sebebiyet veren başörtüsü yasağı, yeni gündemlerin gölgesinde kalacak. Başbakan’ın dün otoyol temeli töreninde olduğu gibi, bundan böyle her fırsatta politik bir üslûpla siyasî rakipler suçlanacak; ve göz göre göre sürüncemede bırakılan yasak, seçim sürecinde bir “seçim malzemesi” olarak hoyratça kullanılacak… Muhalefetin ısrarlı çağrılarına karşı, başta Erdoğan olmak üzere iktidar partisi yöneticilerinden, “Bu iş artık bitti!” cevabının gelmesinin anlamı bu… Gelinen noktada, önceki günkü Millî Güvenlik Kurulu toplantısında yenilenen ve “kırmızı kitap” olarak bilinen ‘’Yeni Millî Güvenlik Siyaseti Belgesi’’nde “irtica” kelimesinin yerine “tehdit” olarak ikame edilen “din istismarı” ve “aşırı dinci örgütler”in ne anlama geldiği konuşulacak. Yine geçtiğimiz hafta Tunceli’de iki şehidin verildiği çatışmada olduğu gibi, terör örgütünün sık sık bozduğu ve tek taraflı uzattığı 31 Ekim’de sona erecek “eylemsizlik” kararı, “tehdit ve şantajları” tartışılacak. Öcalan’ın Başbakanlığa gönderdiği “yol haritası”nın ve Kandil’in yerli ve yabancı medya ve aracılarla her defasında Ankara’ya yolladığı “öneriler”in başındaki “özerk Kürdistan” önerisi; PKK ile yapıldığı belirtilen “protokol”, günlerdir medyada propaganda edilen İmralı “görüşmeleri”nin akıbeti ile terör örgütünün Ankara’dan talep ettiği ve “atmasını beklediği adımlar” siyasetin yeni gündemi olacak… Kısacası, referandum bitti, seçime kadar başörtüsü rafa kaldırıldı, sıra yeni gündemlerde… 29.10.2010 E-Posta: [email protected] |