Banu YAŞAR |
|
Kime benziyor? |
Çocuğunuza davranışlarınız konusunda sık sık pişmanlık duyuyor musunuz? Neden onu çok fazla uyarıyorum, neden ona çok bağırıyorum, aslında o kadarını da hak etmiyor, sonuçta o bir çocuk, tabi ki yerinde duramadığı zamanlar da olacak… Peki, ben ona karşı neden diğer çocuklarımdan daha sabırsızım diyor musunuz? Neden ona daha çok kızıyorum? Ve niye en çok ona öfkeleniyorum diye kendinize sık sık sorduğunuz oluyor mu? O uyurken başucunda pişmanlıktan ağladığınız halde, Ertesi sabah her şey aynı şekilde tekrarlanıyor mu yeniden ve yeniden? Peki, o zaman sizce aşağıdaki sorunun bir anlamı olabilir mi? Ya da bu sorunun cevabı sizin de cevabınız olabilir mi? “Çocuğunuz kime benziyor?” Ona bakarken kimi görüyorsunuz? Hayatınızdaki insanlardan en çok kimi hatırlatıyor? Ona sık sık kime benzediğini söylüyorsunuz? Onu benzettiğiniz kişiyi seviyor musunuz? Ya da onu benzettiğiniz kişiye dair geçmiş yaşantılarınız nasıl? Çocuklarımıza nasıl davrandığımız söz konusu olunca bunun birçok sebebi olabilir. Kendi çocukluk anılarımız, anne babamızı bir model olarak alışımız ve anne baba olmaya hazır oluşumuz gibi faktörler, onlara olan davranışlarımız üzerinde oldukça etkilidir. Anne baba olmayı ilk önce kendi ailemiz içinde öğreniriz. Hiç farkında olmadan zihnimize yerleşen anne baba kalıplarını zamanı gelince biz kendi çocuklarımıza uygularız. Ailemizde en çok kızdığımız davranışları yaparken bile bulabiliriz kendimizi? Kendini suçüstü yakalamak gibi bir şeydir bu… En çok kızdığın ve en çok yaralandığın davranışı yaparken bulursun kendini? İnsan ne garip bir sonuçtur. Ne bilinmez bir sebeptir… Kendimiz anne baba olmadığımız sürece de bu yanımızı hiç keşfedemeyiz aslında… Anne baba olduktan sonra çocuğumuza karşı davranışlarımızı belirleyen en çıkmaz, en adı konmamış sokaklardan biri de, Onu kime benzettiğimizle alâkalıdır… Başlangıçta belki size anlamsız gibi gelecektir, ama bazen öyle bilinçaltı süreçler davranışlarımıza yön veriyor ki, insan bunu bilinçli hayatında asla fark edemiyor. “Neden böyle davranıyorum, niye hep ona karşı sabırsızım, ona tahammülüm neden daha az?” diye sorup dururuz kendimize… Bazen onun bunu hak ettiğini, zor bir çocuk olduğu, söz dinlemediği için daha çok uyardığımızı, daha çok söylendiğimizi ve bağırdığımızı düşünürüz ve buna zamanla kendimiz bile inanırız. Uyardıkça yaramazlığı ve söz dinlememesi de artar. Sanki olumsuzluk olumsuzluğu pekiştirir. Bizim bile fark edemediğimiz durumu, sanki o hisleriyle fark eder. Sanki adını koymaktan kaçındığımız duygumuzu hisseder, hırçınlaşır ve öfkelenir. Ve ne zaman ki bir çocuk hırçınlaşır ve öfkeli davranışları artar, işte o zaman daha az sevildiğini hissediyordur. Sanki anne babasının gözlerinde kendisi değil de, benzediği kişiyi gördüklerini sessizce fark eder. Çocuğumuzdaki bazı davranışları, bazı mizaç özelliklerini hayatımızdaki sevmediğimiz insanlara benzetebiliriz. Sanki onun davranışlarında diğerini seyrediyor gibi oluruz. Bazen de kendimizde hoşlanmadığımız ve bir türlü de bırakamadığımız taraflarımızı onda görürüz. Bu da ona daha tahammülsüz ve sabırsız olmamıza yol açabilir. Asıl öfkelendiğimiz o olmadığı halde, içimizdeki çözülmemiş onca sorunun cevabını ondan bekleriz, ona sorarız. Çocuğumuzla aramızdaki ilişki çıkmaz bir sokağa dönüşür. Ona yakın olmayı isteriz, ama beceremeyiz. Arada öfkenin beslediği hesaplar gizlenir. Sisli olduğu için adını koyamayız, öyle olduğunu kabul de etmeyiz. Ama bir itiraf etsek ve önce kendimize bir söyleyebilsek… En azından ona neden daha fazla kızdığımızın farkına varacağız. Ve aslında onunla hiçbir ilgisi olmadığını göreceğiz. Olumsuz davranışlarıyla ona kızmamızı hak ettiğini düşündüğümüz birçok durumun, aslında bizim davranışlarımıza bir tepki olarak geliştiğini de fark edeceğiz. Kime benziyor olursa olsun, o bizim bir parçamız ve o bize verildi. O bizim çocuğumuz, o bizimle büyüyecek ve bizi taklit ederek anne baba olmayı öğrenecek… Örnek aldığı kişi de sadece anne babası olacak… 27.10.2010 E-Posta: [email protected] |