H.İbrahim CAN |
|
Füze savunma kalkanı bizi koruyabilecek mi? |
Ülkemizin başında saati gittikçe yaklaşan bir zaman ayarlı bomba var: ABD’nin NATO üyelerine dayattığı füze savunma kalkanı. 19-20 Kasım tarihlerinde NATO liderlerinin Lizbon’daki zirvesinde bu konuda karar verilecek. NATO’nun Amerika’nın bu talebine hayır deme gücü yok gibi görünüyor. Bu durumda asıl sıkıntı bizi alıyor. Komşularla sıfır sorun politikası izleyen hükümet, İran’la aramızı bozacak bu projeye katılmada isteksiz. Aslında karşı çıkıyor demek daha doğru olur. Buna rağmen ABD’nin bu talebine ‘hayır’ deme şansı olduğunu söylemek güç. Zira ABD bu projeye katılımı, Türkiye’nin eksen kayması yaşadığı iddialarına karşı cevabı olarak görüyor. Yani ‘hayır’ cevabı, eksen kayması iddialarının doğrulandığı şeklinde yorumlanacak Batıda. Hükümetin hem de seçim arifesinde böyle bir projeye evet demesi ise, bir çok sıkıntıyı beraberinde getiriyor. İşin siyasî cephesinde, muhalefet partilerinin “İsrail’i korumak için İran’la dostluğu feda ediyorlar” propagandası yapması muhtemel. Ayrıca durup dururken İran’a karşı böyle bir füze sistemini topraklarımıza kurdurmakla, İran’ın husûmetini çekeceğimiz de söylenecek. Böylelikle gereksiz yere hedef konumuna geleceğimiz tezi savunulacak. İşin dış politika yönünde ise hem İran’ı hem de füze savunma sistemine şiddetle karşı çıkan Rusya’yı küstürmek var. İran, bir yandan nükleer takasa arabuluculuk yapmaya çalışan, ikili sıcak ilişkiler kuran Türkiye’nin öbür taraftan kendisine karşı kurulan ittifakta, hem de kendisine füzeler yöneltilmesini içeren bir füzede yer almasını hazmedemeyecek. Bu durumda hükümet bir orta yol bulmaya, füze savunma sistemine katılırken, belli şartlar empoze ederek, bu katılımın İran ve Rusya üzerindeki etkisini yumuşatmaya çalışıyor. Bunun için öncelikle sistemin hedefinin “İran” olarak isimlendirilmesini önlemek istiyor. Ama Amerikalı yetkililer işin başından beri, bu kalkanın İran’ın uzun menzilli füzelerine karşı kurulan Aşamalı Uyarı Sistemi Modeli’nin bir parçası olduğunu açıkça dile getiriyor. NATO zirvesinde de bunu dile getirip, kararın içine dahil ettireceği tahmin ediliyor. Türkiye ikinci olarak, bu kalkanın İsrail’i korumaya yönelik olduğu izlenimini silmek istiyor. NATO antlaşmasının 5. maddesi uyarınca bu pakta üye olmayan bir ülke için kullanılamayacağı belirtilerek, bu izlenim silinmek isteniyor. Ancak bazı yorumcular ABD ile İsrail’in yakınlığına dikkat çekerek, dolaylı yollarla bu kalkanın İsrail’e de hizmet verebileceğini savunuyor. Halbuki İsrail’in zaten İran’ın orta menzilli füzelerine karşı kalkan sistemi bulunuyor. Üçüncü olarak Türkiye, topraklarında on ila onbeş noktaya konulacak radarların ulaştırdığı istihbarata anında ulaşarak, kontrolün kendisinde olduğunu vurgulamak istiyor. Böylelikle kalkanın Türkiye’nin ulusal savunma sisteminin bir parçası haline geleceği ima ediliyor. Zira hükümet T-LORAMIDS adlı uzun menzilli hava ve füze savunma sistemi alma aşamasında. İhale muhammen bedeli 1 milyar dolar olarak tesbit edilen bu sistemin maliyetinin, füze savunma kalkanına katılımla düşürülebileceğini bizzat Savunma Bakanı açıkladı. Peki bütün bu çabalar, kamuoyunu ikna etmeye yetecek mi? Bunu zaman gösterecek. Ancak bilinen bir husus varsa, Türkiye’nin sonunda, NATO’nun bir üyesi olarak bu sistemi kabullenmek ve topraklarımıza radarların kurulmasına izin vermek zorunda kalacağı. Sonucu görmek için çok beklememiz gerekmeyecek. Saat işliyor. 20 Kasım’da NATO sistemi kabul ettiğinde, biz de kabullenmiş olacağız. Hem de bize zarardan başka bir şey getirmeyeceğini bile bile. Tabi temennimiz, Hükümetin ne pahasına olursa olsun bu projede yer almaması. 27.10.2010 E-Posta: [email protected] |