H.İbrahim CAN |
|
Brezilya modeli:Tarımla sanayii destekleme |
Ülkemizde uzun yıllardır “tarım mı? Yoksa sanayi mi?” tartışması sürüp gidiyor. “Patates tarlalarına fabrika kurmak”la övünenler, Türkiye’nin sanayileşmesinin tarım ülkesi olmasından daha önemli olduğunu savunanlar hiç eksik olmadı gazete köşelerinde. Bugün size dünyada yaşanmaya başlanan gıda krizinden geleceğin yıldız ülkesi olarak çıkmaya aday bir ülkeden örnek göstereceğiz. Aslında gen savaşları şeklinde sessiz ve derinden yapılan patentli ve kısırlaştırılmış tohum satma ve ekmeye zorlama mücadelesinden, küresel ısınmaya, tahıl çeşitlerinin azalmasından genetik kirlenmeye kadar bir çok sebepten kaynaklanan ciddî bir gıda krizi bekliyor dünyayı. Bu yüzden Avrupa firmaları konsorsiyumlar halinde Afrika’ya gidip ekolojik tarım için araştırmalar ve yatırımlar yapıyor, yakın geleceğin petrolünü yetiştirmeye çalışıyorlar. İşte bu atmosfer içinde Brezilya’nın başarı öyküsü öne çıkıyor. İki kuşak önce Brezilya’da çalılıklar ve tarıma elverişsiz asitli toprakların büyük çoğunluğunu oluşturduğu araziler hiç umut vaat etmiyordu. Et Arjantin’den, fasulye Meksika’dan, pirinç Filipinlerden ithal ediliyordu. Çok değil bundan yirmiyedi yıl önce petrol şokları ve artan nüfusu besleme sorunları yaşamaya başlayan Brezilya’nın askerî yönetimi Cerrado’da bir dizi laboratuvardan oluşan Embrapa’yı kurdu. Başına getirdikleri ileri görüşlü yöneticiler, hemen Avrupa ve Amerika’nın en iyi üniversitelerine 1200 genç bilim adamını tarım alanında yüksek lisans ve doktora yapmaya gönderdiler. 1980’li yıllara gelindiğinde Amerika ve Avrupa’da eğitilmiş bu bilim adamları tarımda dönüşümü başlattılar. Önce toprağı zenginleştirdiler, verimlileştirdiler. Şeker kamışı için fosforlu gübre, mısır için hidrojenli gübreyi keşfedip kullandılar. Buğdayı sülfürle beslediler. Hayvancılıkta uzmanlar büyükbaş hayvanları nasıl daha hızlı ve verimli büyüteceklerini, ama aynı zamanda etinin lezzetini arttıracaklarını keşfettiler. Bu son çalışma halen burada 45 laboratuvarda birden yürüyor. Büyük bir dönüşüm başladı. “Asla yetişmez” denilen topraklarda buğday, pamuk, kahve, kakao ve şeker kamışı yetiştirdiler. Ucuz toprak ve devlet kredileri sayesinde binlerce çiftçi Güney Brezilya’dan Cerrado bölgesine göç etti. Şimdi ülkenin tarım üretiminin üçte ikisini bu bölge yapıyor. Soya fasulyesi ve et üretiminde Çin’i geçti Brezilya. Venezuela’dan Mozambik’e kadar bir çok ülke şimdi Brezilya’dan tarımı geliştirmek için yardım istiyor. Onlar da uzmanlar gönderiyorlar. Millî gelirin dörtte birini, ihracatın yüzde 40’ını oluşturan tarımdan elde edilen bu kaynak otomobil, buzdolabı, savaş uçağı ve derin deniz petrol platformuna kadar bir çok sanayi ürününün üretildiği sanayi tesislerine hayat veriyor. Bu sayede 2016 yılına kadar Brezilya ekonomisinin dünyanın beşinci büyük ekonomisi olması bekleniyor. Peki böyle bir ideal Türkiye’nin ulaşamayacağı bir hayal mi? Genetiği bozulmuş, kısırlaştırılmış tohumlarla üretilen tatsız tuzsuz domatesi, kokmayan çiçeği üretmeye mahkûm muyuz? Kapısında olduğumuzu sandığımız Avrupa Birliği bundan 29 yıl önce çıkardığı ekolojik tarım yönetmeliği ile, ekolojik tarımı öne çıkarmaya başladı. Biz neden yapamayalım? Kısacası; arazi, iklim ve ürün çeşitliliği ile her türlü dönüşüme hazır olan Anadolu topraklarında, Brezilya örneği bir canlanmanın başlatılmasının adımları atılmalı. İstanbul ve civarına yerleşen, teşviklere rağmen Kayseri, Konya ve Gaziantep gibi sınırlı illerin ötesinde tutunamayan sanayi için verdiğimiz teşvikleri, gerek teknoloji ve gerekse üretim desteğiyle tarıma da verelim. Tarım ve sanayi birbiriyle rekabet eden değil, birbirini besleyen iki ayrı kaynağımız olsun. Geleceğin dünyasının en önemli sorunu olan gıda üretiminde şimdiden yerimizi alalım. 21.10.2010 E-Posta: [email protected] |