Rifat OKYAY |
|
Ayıklama yapabilmek |
Bir insan enginlere, ufuklara, huzura ve saadete doğru gönlünü açsa ne kaybeder? Asık suratlı, şarlatan, münakaşayı seven, ona buna dalkavukluk yapan ve kıskanç olsa ne kazanır? Muhabbet, sevmek ve sevmeyi gerektirdiği gibi, düşmanlık da düşmanlığı isteyebilir, gerektirebilir. Çünkü insan aciz, zaif ve noksandır. Hele bir de şeytan ve nefiste koluna girdiğinde müsbet işlerden kaçarak, menfi işleri yapmaya isteyerek meyl eder ve yapar. Yapılan işleri, muameleleri ayıklasak, sosyal hayatımızda didikleme yapsak... Nasıl mı? Hoşumuza gitmeyen işleri, tavırları, hareketleri görmemezlikten gelsek… Hoşumuza giden, güzel, faydalı, ahlâklı tavır ve hareketleri, muameleleri sahiplensek, sahip çıksak, yaysak ve yapsak hem kendimize, hem de topluma bir şeyler kazandırmış olmaz mıyız acaba? Meselâ iyiyi güzeli araştırsak, doğruyu ve hakikatı arayıp bulsak ve bunlara muhabbetimizi, sevgimizi sarf etsek hayatın içinden kötülüklere ve bed muamelelere karşı bir ayıklama yapmış olmaz mıyız? İnsan hayatta izzet ve vakarını muhafaza etse, zillete, zelilliğe, yol vermese… İyilik arzularını ve tevazusunu hiç kimseden esirgemese hem Allah’ın emirlerine uyar, hem sünneti yerine getirir, hem de yaşadığı toplum içinde hoşgörüsünü, iyiliklerini sergilemiş olur. Böyle bir güzellik elbetteki aranılarak bulunmaz, tavsiye ile elde edilmez belki ancak yaşanır ve yaşayanlardan örneklerle hayata geçirilebilir… Zor işler insanın nefis ve şeytanından, tembelliğinden dolayı insana hoş gelmez yapmak istemez. Daima böyle isterken kaçar ya… Şöyle düşünsek ve başlasak kötülükten, günahtan kaçsak. İnsanlara küçük bir yardımda bulunarak… Miniminnacık bir hayır ve hasenatta bulunsak… Kahkahalarla değil, ufak bir tebessüm, kısa bir gülen yüzle, memnun bir gözle muamele etsek ve bu işlere iyi ve güzel ahlâkın güzel muamelelerine bir başlangıç yapsak fena mı olur? Kaybettiğimiz herhangi bir değer mi olur? Yapmadığınız vakitte de şunu aklımızdan çıkarmamız gerekir; bu işlerin okulu yoktur, terbiye ve talim yerleri yoktur. Hayatı bilerek, isteyerek ve severek yaptığımız güzel, iyi muamelelerimiz devam ettirir, yönlendirir ve saadetlendirir. Ismarlama saadet olmaması bunun içindir. Mükemmel ahlâk, üstün değerler, kıymetli düşünce, fikir ve kanaatler ancak hayatın içinde herkesin kabul edip, ulaşma arzularını yerine getirebildikleri değerler ve kanaatlerdir… Yapamadığımız hiçbir fikrin ve düşüncenin hamallığı bize ve başkalarına faide getirmez. İlla ki mahviyet, tevazu ve gönül isteği ile hayata uygulayabildiğimiz güzellikler değerlidir, kıymetlidir. Bırakın kızdığı, sevmediği, hoşlanmadığı kimseleri; düşmanlarını bile af edebilen, onlara hak ve hakikatı dâvet noktasından şefkat ve merhamet yollarını araştırarak ayıklama yapabilen kişiler elbette ki mü'min, muvahhid ve Müslüman sıfatlarını sahiplenebilirler… Savaşlardan sonra Efendimizin (asm) düşman ordularının mensuplarının çocuklarına sahip çıkması, ilim noktasından faydalı olmaya gönüllü olanları istihdam ederek salıvermesi misalleri muhteşem ve muazzam muamelelerdir. Bu güzel ve iyi, doğru uygulamaların neresine düşmanlığı, nefreti ve kıskançlığı, hasedi koyabilirsiniz? Rabbimizin Âraf Sûresi 199. âyetiyle buyurduğu şu muhteşem ve muazzam emrini hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız: “Kolaylık göster, affa sarıl, iyiliği tavsiye et, cahillerden de yüz çevir.” Dinin, İslâmiyetin, imanın, Kur’ân’ın ve Asr-ı Saadet Müslümanlarının hayatlarının bize açtığı engin, saadetli ufukları, nurlu ve aydınlık yolları nefis ve şeytanımıza, tembelliğimize uyarak, onların emrine girerek karartmayalım… Ümidimizin ayakta tuttuğu imanımızın ve imanımızı gerektirdiği fiillerin arkasında olalım İnşallah!... 15.10.2010 E-Posta: [email protected] |