18 Ekim 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

S. Bahattin YAŞAR

Hastalık, insana haddini bildirir


A+ | A-

Hasta olmak, rahatın bozulması, keyfin kaçmasıdır. Evet, kimse hasta olmak da istemez. Doğrusu, hastalık da istenilmez.

Aslolan, sağlıktır, sağlıklılıktır.

Ama, hastalık da hayatın bir gerçeğidir.

O zaman böyle bir durumla karşı karşıya geldiğimizde, rahatı bozan bu hastalığı nasıl okumak gerektiğini bilmek gerekir.

Belki hemen söylenmesi gereken şey ise, hastalanmadan önce sağlığın kıymetinin bilinmesidir.

Sağlık nasıl bir yaratılma sonucu ise, hastalık da öyle bir yaratılma sonucudur. Yani hastalık kendiliğinden ortaya çıkmış, yolunu şaşırdığı için bize bulaşmış, ne idüğü belirsiz, nereden geldiği belirsiz, neden geldiği anlamsız bir yaratılma hali değildir.

Önce bunu da söylemek gerekir ki, hastalığı yaratan Allah’tır. Hastalığın kime gideceğini, neden ona gideceğini, ne gibi hikmetler içerdiğini bilen, takdir eden yine Allah’tır. O’nun işlerinde abes olmadığına inanan için, o hastalık da pek çok nimetler, hikmetler taşımaktadır.

Yani sağlık, nasıl içinde güzellikler, nimetler, hikmetler taşıyorsa; hastalık da öyle içinde güzellikler, nimetler, hikmetler taşıyordur.

Hiç değilse, rahatı bozduğu için, bir güzelliktir.

Zahmette rahmet olacaksa, o zaman rahatın bozulması gerekiyor. Tabiî sadece bedenî rahatın bozulması değil kastedilen, hastalıkla insan, sahip olduğu sağlık nimetinin, hayat nimetinin, elindekilerin, hayallerinin kıymetini de takdir etmeye başlıyor.

Bir başka dünyanın varlığını keşfediyor. Acizleşiyor. İmkânların elinin kısa olduğunu anlıyor. Böylece daha bir nazikleşiyor, kibarlaşıyor ve kendinize geliyorsunuz. Seven gözler görüyorsunuz etrafınızda. Hastalık ateşi arttıkça, size uzatılan şefkat elleri artıyor. Sığınmayı öğreniyorsunuz. Ve sevildiğinizi daha ciddî bir şekilde hissediyorsunuz.

Hastalık bir farkındalık yolculuğuna çıkarıyor insanı.

Ölümü düşündürüyor, kabri hatıra getiriyor ve tabiî ki yaşanan hayatın hesabını… Ve tabiî böyle bir düşünce boyutuna geçince de, işler, planlar değişiyor. Ona göre yaşamaya başlar insan. Belki de yeni kararlar alır. Yeni sayfalar açılır. Elbette bu da yorulmayı gerektirir.

İşte hastalıktaki zahmetler böylesi zahmetler ve neticede rahmetlerdir.

Umum meşakkatin anası ve umum rezaletin yuvası meylürrahat ise, o zaman rahatı bozan her şey bir güzelliktir.

Yani hiçbir şey yapmamaya, doğru bir şey denilebilir mi?

Rahatına düşkünlükte de, hiçbir şey yapmamak, çalışmadan kazanmak, yorulmadan ulaşmak, zahmet çekmemek, alınteri dökmemek olduğu için tam bir kendini bırakmışlık, faaliyeti terk etmişlik hali vardır.

Böyle bir insan için hastalık, adeta bir uyarmak, uyandırmak anlamı taşır.

Nitekim bakıldığında faiz, hırsızlık, gasp, haksızlık ve hukuksuzluk, adaletsizlik gibi ne kadar maddî ve manevî meşakkatler ve pek çok rezillikler varsa, hepsi ‘rahata olan düşkünlük’ten kaynaklanmaktadır.

Oysa Kur’ân, insanı kendi yaptığı faaliyeti ile anlamlı kılmaktadır. Onun için de, ‘İnsan için ancak çalıştığı vardır.’, denilmiştir.

O zaman insanı bozduğu rahatı anlamlı kılıyor. Bunun başka bir ifadesi, kendisi, insanlık ve Yaratıcısı için bozduğu rahatı, insanı insanlaştırıyor. İnsanın sevap katsayısını arttırıyor.

Tabi bir de hastalıkla insan acizliğini anlıyor. Haddini biliyor, ders alıyor.

Rahatı bozan hastalıkta da insan, haramlardan arındığı, ölümü düşündüğü, öldükten sonraki hesap akla geldiği için, bir toparlanma süreci yaşamış oluyor.

Onun için genelde ciddî hastalanmalardan sonra, insanın aklı başına geliyor. Hayatına yeni sayfalar açıyor. Hatalarından arınmakta, hayatın geçici, fani yüzüyle karşılaşmakta, gidiyor olduğu ebedî hayatı, hatırlatmaktadır.

Hastalık istenilmez, ama dersini okumak güzeldir.İnsana haddini bildirir.

18.10.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (11.10.2010) - Yakalanacağımız kaçışlar yaşıyoruz

  (04.10.2010) - Urfa’da, Bediüzzaman müzesi neden olmasın?

  (27.09.2010) - Yarın sizin, buyurun...

  (20.09.2010) - “Çocuklarım için yaşıyorum diyen” anne babalar!

  (13.09.2010) - Haklı olmak iddiası çözüm üretmiyorsa, haksızdır

  (06.09.2010) - Kendimizi ve ehlimizi, ‘şer’rimizden korumak

  (30.08.2010) - Çocuklarımız hakkındaki konuşma hakkımız

  (23.08.2010) - Serin ve selâmetli sıcaklar

  (16.08.2010) - Âlimi, âlim yapan sır

  (09.08.2010) - Kişilik, üzerindeki esma tecellilerini okumaktır


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  YENİ ASYA NEŞRİYAT

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.