H.İbrahim CAN |
|
Türkiye’nin AB’de geleceği var mı? |
“Türkiye-AB: Geleceği Şekillendiriyor” konferansında, AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle, bütün siyasî güçlerin ve sivil toplumun bir araya gelerek yeni bir sivil anayasa yapması gerektiğini söyledi. Yeni dünya düzeni içindeki yeni konumunun gereğini yerine getirebilmesi için de AB değerlerine daha fazla yaklaşması gerektiğini vurguladı. Böylelikle AB’nin Türkiye hakkında gelecek ay yayınlayacağı İlerleme Raporunun da özetini vermiş oldu. Raporun anafikri “kaydettiğiniz ilerlemeler güzel, ama yetmez” olacak. Özellikle de gazetecilerin yargılanması, Kürt sorunu ve azınlıklar meselesinde AB’nin beklentileri anlatılacak. Kısacası; “Türkiye’nin geleceği AB’ye uyum sağlamaktır” demiş oldu. Başmüzakereci Egemen Bağış ise Türkiye’nin AB’nin geleceği olduğunu söyledi. “Türkiye, AB’nin yaşadığı güçlüklerin anahtarıdır” dedi. AB’nin bir barış projesi olduğunu ve bu projenin tamamlanması için Türkiye’nin şart olduğunu vurguladı. Yani “Sizin geleceğiniz Türkiye’ye bağlı” demiş oldu. AB-Türkiye ilişkilerine aynı bakış açısıyla bakmadıkları ortaya çıkan iki tarafın söyledikleri aslında kendileri açısından haklı. Kendi kamuoylarının yaygın kanaatlerini yansıtıyor. Zira artık Türkiye’de nüfusun önemli bir kısmı, AB’nin Türkiye’yi almayacağına ve zaten ülkemizin AB’ye ihtiyacı kalmadığına inanıyor. Peki Avrupa Birliği vatandaşlarını ne düşünüyor? Özellikle Almanya ve Fransa vatandaşlarının önemli bir çoğunluğunun Türkiye’nin üye olmasını istemediği biliniyor. Geçen cumartasi günü Avusturya’nın Özgürlük Partisi lideri Heinz-Christian Strache, Viyana’ya Belçika, Danimarka, İtalya, Slovakya ve İsveç’in sağcı partilerini davet etti. Görüşmelerde ortaya çıkan bir karar vardı: “Türkiye’nin Avrupa’da yeri yoktur ve sıradan vatandaşlara bu konuda söz hakkı verilmelidir”. Strache’nin açıklamasına göre; “Avrupalı olmayan ülkeleri Avrupa Birliğine kabul etmek, Birliğin sonu olacaktır” Sağcı liderler bu düşünceyle, Avrupa Birliği’ne üye ülkelerden bir milyon kişinin başvurusu üzerine, Lizbon Antlaşması uyarınca bu konunun halkoylamasına sunulması için çalışmaya karar verdiler. İki toplantının aynı güne denk gelmesi ilginç bir tevafuk oldu. Boğaziçinde toplanan Avrupalı ve Türk siyasetçiler AB ve Türkiye’nin geleceğini tartışırken, Avrupalı sağcı siyasetçiler tam aksini savunuyor. Bunlara NATO Genel Sekreteri Rasmussen’in Atina’da verdiği demeçte söylediklerini de eklemek gerek. Rasmussen Türkiye’nin AB’nin 27 üyeden oluştuğunu kabul etmesine bir formül bulunmalı diyor. Böylelikle Türkiye’nin AB’nin ortak güvenlik ve savunma politikasına daha aktif katkıda bulunmasının sağlanması gerektiğini vurguluyor. Yani “biz AB’ye almayalım ama onlar bize asker versin” diyor. Anlaşılan o ki, önümüzdeki yılda AB’den bize üvey evlat muamelesi yapılmaya devam edilecek. 35 başlıktan beş yılda yalnızca birini kapatabilen Türkiye’yi yeni yılda da daha parlak bir AB yolu görünmüyor. 26.10.2010 E-Posta: [email protected] |