M. Latif SALİHOĞLU |
|
Sinüzit tedâvisi |
Aşağıda izahını, tarifini okuyacağınız yöntemle, şiddetli başağrılarına yol açan sinüzit hastalığından yüzde yüz ihtimalle kurtulmak mümkün. Yaklaşık yirmi sene evvel kendim aynı yöntemle ilâcı kullandım ve bu dayanılmaz marazdan biiznillah kurtuldum. O günden bu yana, aynı dertten muztarip olan bütün yakınlarım pekçok okuyucularımız da aynı ilâcı kullanarak kâmilen şifâ buldular. Son haftalarda o ilâcı kullanarak sinüzit tedâvisi olan iki şahidin ismini de vererek, yedi sene evvel neşredilen konuyla bir yazıyı—mevsimi henüz geçmeden—tekraren takdim ediyoruz. Şahitlerden biri Bizim Radyoda program yapan Hakan Bey, diğeri ise Yeni Asya Satış ve Pazarlama Müdürü Selahattin Beydir. Tam emin olmak isteyen, bu arkadaşlarımızı da arayıp sorabilirler. Bu girizgâhtan sonra, "Sinüzit ilâcı: Acıdüvelek" başlığını taşıyan 12 Kasım 2003 tarihli yazımızı takdim ediyoruz. * * * Kar yağmadan, buz vurmadan, yani mevsimi henüz geçmeden tanıtalım, hatırlatalım istedik, tabiî sinüzit ilâcını. Halk arasında "Acıbostan, Acıkavun, Kedikabağı... diye bilinen, Risâle–i Nur'da ise, "Acıdüvelek" ismiyle zikrolunan (24. Söz) ve mûcizevî tesire sahip olan bu şifâlı bitkinin suyu, sinüzit hastalığının kökünü kurutmaya birebir geldiğini, mevzuun hemen başında ifade edelim. Üstelik, bunu sayısız tecrübelere dayanarak ifade ettiğimizi de belirtmiş olalım. Evet, kendimiz başta olmak üzere, çevremizdeki pekçok kişide tecrübe ettik ve biiznillah, sinüzitten muztarip olanların hemen tamamının şifâ bulup iyileştiğini bilmüşahade gördük. Bu sebeple, aynı Lokman Hekim ilâcını, sinüzit rahatsızlığı olanlara da buradan tavsiye ediyoruz. Ancak, kullanırken özellikle bir noktaya tam mânâsıyla dikkat edilmesi gerektiğini belirtelim: Zehir gibi etkili olan bu bitki suyunu, sakın ha buruna damlatmayın, boğazınıza kaçırmayın. Bitkiyi biraz daha tanıttıktan sonra, ilâcı kullanma tarifini verelim. * * * Acı düvelek, daha çok yol ve kaldırım kenarlarında, bilhassa moloz gibi taş–toprak yığınlarının olduğu mıntıkalarda yetişir. Yerden yüksekliği 20–30 santimi bulduğu halde, etrafa yayılan dallarının uzunluğu bazan bir metreyi geçer. Yaprak ve çiçekleri, kabak bitkisinin benzeri ve minyatürü gibidir. Kalın parmak büyüklüğündeki hıyarcıkları ise, etrafı dikenli, içi ise, asit gibi keskin sulu ve çekirdeklidir. Olgunlaştığı zaman, posası yere düşerken, çekirdekleri metrelerce etrafa saçılır. Koparırken, göze sıçramamasına dikkat edilmeli. * * * Bu şifalı bitki suyunun kullanılma şekli değişik olmakla birlikte, daha çok buruna damlatma tarzı yaygındır. Ancak, bu tarz, son derece dikkat ister, aksi halde genzi yakar, ses tellerine zarar verebilir. Bizim—uzmanına da danışarak—bulabildiğimiz en zararsız kullanım şekli, çekirdekleri dışarı fırlayan kabakçığın arta kalan saf suyuna "kulak pamukçuğu" diye bilinen ucu pamuklu çöpü bandırıp ıslatarak, burnun iç duvarına iyice sürmektir. Böylelikle, damlanın boğaza kaçması tamamiyle önlenmiş olur. Bu su öylesine etkilidir ki, burun ıslaklığındaki gazı bile, hafiften genzi yakmaya başlar. Bunun ise, hiçbir zararı yok. Kullandıktan bir–iki saat sonra, sinüziti olan kişinin burnu damla damla akmaya başlar. Aktıkça da, sinüsler açılır ve hasta rahatlamaya, şiddetli başağrıları dinmeye başlar. Faydasını gören, bir–iki hafta arayla bunu tekraren de kullanabilir. Sinüzit yoksa eğer, burundan akıntı gelmez ve hissedilen rahatsızlığın türü başka olduğu anlaşılır. (Migren, vesaire.)
Tarihin yorumu 3 Kasım 1926
Erzurumlu Rüştü Paşanın idamı Dadaşlar diyârı Erzurum'un gözbebeği, İstiklâl Harbi kahramanı, İstiklâl Madalyasının sahibi Rüştü Paşa, İstiklâl Mahkemesinin hakkında idam kararı sebebiyle, 3 Kasım 1926'da idam edildi. (TC Kronolojisi, TTK Yayınları, s. 463) İsnat edilen suç: İzmir Sûikastını tertipleyenler arasında yer almak. Oysa, sehpaya doğru giderken, ölüme giden bir insanın yalan söylemeye tenezzül etmeyeceğini hatırlattıktan sonra, yemin–billah ederek, hakkındaki iddiaların asılsız olduğunu ve sûikast tertibi ile bir alâkasının bulunmadığını haykırarak ilân etmiştir. Gerçekte ise, sırf M. Kemal, İsmet ve Fevzi Paşaların ekibine taraftar olmadığı ve 1925'te siyaset sahnesine çıkan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasına dahil olduğu için, onun ismi kasten sûikast hadisesine karıştırılmış ve zulmen idam edilmiştir. * * * 1872 senesinde Erzurum'da dünyaya gelen Rüştü Paşa, 1893’te harp okulunu bitirdikten sonra, sırasıyla Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşına iştirak etti. Bilhassa, 1915 yılı başlarındaki Sarıkamış Harekâtı esnasında defalarca ölümle burun buruna geldi. Benzer tehlikeleri, İstiklâl Harbi esnasında atlattı. Gaziydi, harp madalyası sahibiydi, büyük ordulara defalarca kumandanlık yapmış bir kahramandı. Ne var ki, Ağustos 1923'te Erzurum mebusu seçildikten sonra, hayata bakışı ve dolayısıyla hayatının seyri değişmeye başladı. Ankara'da ayyuka çıkan siyasî çirkefliklere ve ayak oyunlarına şahit olunca, eskiden beri tanıştığı, can dostu olarak gördüğü nisbeten temiz, dürüst adam Kâzım Karabekir Paşanın yanında ve başında bulunduğu TCF safında yer aldı. Rüştü Paşa, bu yaştan sonra daha fazla ilgi ve itibar beklerken, ne yazık ki, hiçbir alâkasının bulunmadığı suçlarla itham edildi ve aylar süren yargılamaların neticesinde idam sehpasına götürüldü. 03.11.2010 E-Posta: [email protected] |