M. Latif SALİHOĞLU |
|
Elvedâ şekerli çay |
Sıcak çay içmek, bizim için vazgeçilmez adet ve alışkanlıkların başında gelir. Çayın, siyah çay, yeşil çay, yahut bitki çayları diye muhtelif çeşitleri vardır. Hemen hepsi de faydalıdır, şifâlıdır. Ancak, bu çayları dozajında ve usûlü dairesinde içmek lâzım. Aksi halde, faydadan çok zarar verebilir. Yaygın ve vazgeçilmez olanı, bildiğimiz normal siyah (kırmızı) çaydır. Bunun kıvamında ve kararında demlenip servis edilmesi itina ister, ciddî maharet ister. Fayda verecek şekilde içilmesi ise, ayrı bir san'at ve mârifet ister. Her seansta ortalama iki bardak içilen az limonlu, az şekerli çay, en ideal bir alışkanlık tarzı olduğu ifade ediliyor. İşin uzmanları tarafından yapılan açıklamalara göre, "üç beyazlar"dan olan beyaz şekerin, çayda hiç kullanılmaması daha faydalıdır. Zira, beyaz şeker, vücudun ihtiyaç duyduğu bir madde değildir. Normal bardağa bir adetten fazla konulması ise, bünyede ciddî risklere yol açabilir, vücudun şeker dengesini bozabilir. Beyaz şeker, vücuttaki insülin dağılımının normal seyrini bozduğu için, başta şeker hastalığı olmak üzere, bir dizi arızayı da tetikleyebiliyor. Hele hele, vücudun yağ bağlamasının ve obezite hastalığının en büyük sebeplerinden biri beyaz şekerdir. Dolayısıyla, beyaz şeker yerine, kimyevi reaksiyona uğramayan fıtrî tatlıları almak en doğru tercihtir. Kaldı ki, eskiden beyaz şeker yoktu. Un ve tuz vardı; ancak, bugün yaygın şekilde kullanılan beyaz şekerin üretimi 1800'lü yıllarda başladı. İlk başlarda temiz, sade, katkısız üretilen şeker, zamanla öyle zararlı bir kıvama sokuldu ki, kullanmaktansa ondan uzak durmak çok daha hayırlıdır. Kendim, şu anda tamamen uzak durma noktasına geldiğim için, bunu sizlere de rahatlıkla tavsiye edebiliyorum. Eskiden, bir bardak çaya üç şeker atardım. Bunu, sonra ikiye, ardından bire/yarıma indirdim. Şimdi ise, çayı hiç şekersiz içmekteyim. Şeker yerine, çayda tatlandırıcı olarak hurma, bal, kuru üzüm, dut kurusu, kayısı kurusu, pestil ve benzeri fıtrî mamüller kullanılabilir. Şuna da şahit olduk ki: Beyaz şekerden kurtulanların çoğu "Oh be, dünya varmış!" diyerek, sevincini, halinden memnuniyetini ifade ediyor. Şekersiz çaya birden geçilebileceği gibi, kademeli şekilde geçmek de mümkün. Bu, kişinin iradesine kalmış bir husus. Son tavsiye: Şekersiz çayı içerken, yudumları mümkün olduğu kadar küçültmeye çalışın. Bünyeyi, emdire emdire, sindire sindire yeni tarza alıştırmak lâzım.
Tarihin yorumu 20 Ekim 1982
Oylanacak anayasayı eleştirmek yasak
Darbecilerin arzu ve emirleri doğrultusunda hazırlanan 82 Anayasası, 7 Kasım'da 1982'de referanduma sunuldu. Anayasa metninin hazırlık safhası, 19 Ekim günü tamamlandı ve bu metin basın yoluyla kamuoyuna açıklandı. Ertesi gün, yani 20 Ekim günü ise, MGK tarafından bir emirnâme yayınlandı: "Herhangi bir eleştiride bulunmak sûret–i kat'iyyede yasaklanmıştır!" Bu antidemokratik yasağı koyan ve duyuran cuntacılar, kendilerine Millî Güvenlik Konseyi (MGK) ismini koymuşlardı. Anayasa metni açıklandıktan sonra, MGK tarafından, Konseyin başkanı olan Kenan Evren'in yakında yurt gezilerine çıkacağı, birçok yerde mitingler yapılacağı ve bu mitinglerde referanduma sunulacak anayasayı halka anlatacağı duyurusu yapıldı. Bu duyuru ile birlikte, yapılacak konuşmalara eleştiri yapılması da yasaklandı. Bu öylesine tuhaf bir yasaklama idi ki, demokrasi tarihinde ikinci bir benzerine rastlamak hemen hemen imkânsızdı. Zira, anayasa halkın oyuna sunulacak, seçmenler "evet" ya da "hayır" oyu kullanacak ve fakat sadece "evet" diyecek olanlar rahatça konuşabilecekti. "Hayır"dan yana olanlar, ağzını açmayacak, medya yoluyla fikrini beyan edemeyecek, hele hele aleyhte hiç konuşamayak. İşin en acı veren tarafı ise, resmî yasaklamanın ötesinde ortaya "gönüllü yasakçılar"ın çıkmasıydı. 12 Eylül gününden itibaren darbecilere methiyeler düzenler, onların hazırlatmış olduğu anayasaya da övgüler yağdırmaya başladılar. Meddahlar, bununla da kalmayıp, anayasayı beğenmeyen vatandaşları karalamaya, hatta türlü hakaretlerle onları toplumun dışına itmeye yeltendiler. Öyle ki, "hayır" diyecek olanların ne anarşistliğini bıraktılar, ne komünistliğini, ne de vatan hainliğini. Bizzat kendim şahidim ki: "Evetçiler", referandumda "hayır" tercihinde bulunacak olan kiracılarını da evden çıkarma yoluna gittiler. Dolayısıyla, o tarihte iki türlü yasak vardı: Biri MGK tarafından, diğeri ise darbe meddahları tarafından konulmuştu. Yeni neslin, o günlerde nasıl bir cendereden geçtiğimizi sormasında ve o dönemi sorgulamasında büyük fayda var. 20.10.2010 E-Posta: [email protected] |