Faruk ÇAKIR |
|
Biri şu İstanbul’u yıksın! |
Bazı Avrupa ülkelerinden daha fazla nüfusa sahip olan İstanbul, ciddî sıkıntılarla karşı karşıya. Belli başlı sıkıntılardan biri trafik, diğeri de her an meydana gelmesi muhtemel olan “büyük deprem.” 1999’daki “Marmara Depremi” sonrasında İstanbul’un bazı ilçeleri ciddî hasar görmüş ve İstanbul’un daha Kuzey’e taşınması bile gündeme gelmişti. Gerek belediye başkanları ve gerekse Türkiye’yi idare eden diğer yöneticiler, depreme karşı gerekirse bütün binaların yıkılıp yeniden yapılması gerektiğini söylediler. Toplu konut yapımında ciddî bir marka haline gelen TOKİ yöneticileri de benzer açıklamalar yaparak, “Yeni bir İstanbul inşâ edeceğiz” dediler. Hatta bu konuda milyar dolarlarla ifade edilen rakamlar da ilân edildi. En küçük deprem sarsıntısı sonrasında da benzer tartışmalar yeniden yapılıyor. Fakat aradan yıllar geçtiği halde ciddî bir adım atılabilmiş değil. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, geçen gün aynen şu açıklamayı yapmış: “Bunu ilk kez söylüyorum. İstanbul’da riskli alanlarda, Fikirtepe gibi, Bakırköy gibi yerlerde bazı noktalarda altyapıyı rahatsız etmeyecek şekilde belli koşullar getirerek, arsalar birleşip yapı adaları oluşturulduğunda fazlaca imar verelim diyoruz. Örneğin, mevcut riskli 4 katlı apartman yıkılacak, 8-10 kat yapılacak. Sonuçta fazladan dairesi olacak... Evet. Deprem riski taşıyan yerlerdeki gayrimenkul sahipleri bir araya gelip anlaşıp binalarını yaptırsınlar. Buna yeni karar verdik. Fikirtepe birinci öncelikli.” (Haber Türk, 19 Ekim 2010) Hem depreme karşı daha tedbirli olmak, hem de İstanbul’un trafik problemini halletmek için yeni projeler gerekir. Medya önüne çıkıp, “İstanbul’u yıkıp, yeni bir İstanbul kuracağız” diyenlere her defasında destek veriyor ve şöyle diyoruz: “İstanbul’un tamamını yıkma imkânınız yoksa, hiç değilse yarısını yıkın!” Gecekondu semtleri bir yana, bazı ‘lüks’ semtlerde bile depremde hasar gördüğü halde kullanılmaya devam eden apartmanlar var. Yetkililer, “Yıkılması gereken binaları tesbit ettik” diyorlar. Peki, o halde yıkmak için ne bekleniyor? Ya da yıkılması gereken binalar niçin ilân edilmiyor? “Yıkılması gerekir” raporlu evler alınıp satılıyor mu? Son aylarda binaların dış cephesini ‘mantolamak’ moda oldu. Isı yalıtımı için yapılan bu işlem, elbette çok önemli, ama yarın bir gün yıkılacak olan binanın dışını boyamak israf değil mi? Aynı şekilde, pek çok eski binada dairelerin iç donanımları da yenileniyor. Yeni projeler için yıkılması gündemde olan binalara bunca para harcamak da israf değil mi? Türkiye’yi ve bilhassa İstanbul’u idare edenlere sesleniyoruz: Lütfen, en kısa zamanda hangi binaların, mahallelerin yıkılacağını ilân edin ki, yıkılması muhtemel evlerin tamiri için para harcanmasın. 20.10.2010 E-Posta: [email protected] |