14 Ekim 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Faruk ÇAKIR

HES mi, pes mi?


A+ | A-

Önümüzdeki yıllarda daha fazla enerjiye ihtiyacımız olduğu herkesin bildiği bir konu. Türkiye’yi idare edenler, bu ihtiyacı karşılamak için çare arıyorlar. Yaşanan son ekonomik kriz öncesinde ciddî bir enerji açığımız vardı. Öyle ki, uzmanlar; bir ekonomik kriz olmazsa ‘enerji krizi’ çıkacağından bahsediyorlardı. Nitekim, bazı şehirlerimizde elektriklerin ne zaman kesileceğine dair ‘liste’ler bile hazırlanmıştı.

Bu tartışmalar yapılırken bütün dünyayı da sarsan küresel ekonomik krizle karşı karşıya kaldık. Kriz patlak verip üretim azalınca, enerji ihtiyacı da azaldı. Neticede muhtemel bir enerji krizi en azından ötelenmiş oldu.

Elbette ‘İyi ki ekonomik kriz oldu, böylece enerji krizini atlattık’ diyemeyiz. Kriz geçici ve enerji ihtiyacı da sürekli olduğuna göre; bu ihtiyacı karşılayacak gerçekçi planlar yapıp ona göre yatırımların da gerçekleşmesi gerekiyor.

Petrol yönünden fakir bir ülke olmamızla birlikte başka zenginliklerimiz de var. Meselâ enerji kaynağı olarak kullanılabilecek derelerimiz, nehirlerimiz, güneşli günlerimiz ve rüzgârımız var. Tehlikeli olduğu konusunda ciddî tartışmalar yapılsa da, nükleer enerji kullanma imkân ve ihtimali de var.

Enerji ihtiyacını karşılamak için belki de en kolay yol olan derelerimizi gözümüze kestirdik. Türkiye’yi idare edenler “Sular boşuna akmasın” diyerek dereleri “boru”lara alma ve bu sûrette onlardan enerji üretme yolunu tercih ve teşvik ettiler. En büyük hata, “suların boşa aktığı” kabulüyle başladı. Oysa su, zaten ‘akmak’ için yaratılmıştır! Akmayan su olur mu? Bu bakımdan, en başta Türkiye’yi idare edenler olmak üzere böyle düşünenlere “Sular boşuna akmaz” sloganını ezberletmek lâzım.

Son aylarda “dere” ve “HES” denilince akla Karadeniz geliyor. Malûm, Karadeniz’de çok sayıda ‘dere’ var ve bunlar denizlere doğru akıyor. Son yıllarda bu derelerin üzerinde çok sayıda HES yapılması planlandı ve bir kısmı da yapıldı. Bu noktada ciddî tartışmalar yaşanıyor. Tartışmaların yaşandığı bir bölge de Rize’nin Çayeli ilçesindeki Senoz Vadisi oldu. Senoz Vadisi güzel bir vadi olmakla birlikte meselâ Ardeşen’deki “Fırtına Vadisi” gibi ‘meşhur’ olmadığı için vadide yapılan yanlışlar karşısında çıkan ses zamanında duyulmadı. Ne zaman ki “Atı alan Üsküdar’ı geçti”, o zaman herkes itiraz etti, ama maalesef bunlar geç kalan itirazlar olarak kayda geçti.

Senoz Vadisi’nde ne mi oldu? Yapılan çalışmalar hakkında yöre halkına yeterli bilgi verilmedi. Yapılması planlanan HES’lerin sayısı bile açıklanmadı! Bugün bile bu konuda net bilgi almak mümkün değil. Önce “bir iki HES”den bahsedildi, sonra bunun 15’lere kadar çıktığı iddiâ edildi. Şu anda yapılan bir HES enerji üretimine başlamış durumda. Bazılarının yapımı da devam ediyor.

Çalışmalar, zaman zaman mahkeme kararlarıyla durdurulsa da netice değişmiyor. Türkiye’yi idare edenlerin “suları boşa akıtmama!” (Unutmayalım, ‘Sular boşa akmaz!’) gibi bir kararları var. Konu ile ilgili çalışma yapan bir derneğin açıklamasında şu bilgiler var: “Tesbit olunan ve yapılması planlanan toplam HES sayısı 1738 adettir. Çalışan HES sayısı 172 adet ve 148 adet HES projesi de inşâ aşamasında oluşu, Türkiye’de devletin bütün kurumlarıyla ve siyasî iradenin bu konuya hangi seviyede baktığını göstermesi açısından üzerinde dikkatle durulması gereken bir durumdur.” (Bakınız: senozderesi.com)

Aynı çalışmada yapılan şu tesbit de dikkat çekici: “Bugün gerek HES izinlerini veren kamu kurumlarının üst düzey yöneticileri olsun, gerek proje sahibi yatırımcı firma sahipleri olsun hemen herkes, bugüne kadar yürütülen HES lisanslama, yer seçimi ve yatırım sürecinin yanlışlığını kabul etmektedir.”

Peki, “herkesin yanlış olduğunu kabul ettiği süreç” nasıl olup da işlemeye devam ediyor?

14.10.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (13.10.2010) - Zihniyet değişsin, üniversiteler kurtulsun

  (12.10.2010) - Ah şu darbeciler!

  (11.10.2010) - “Herkes”in anlamı mı değişti?

  (10.10.2010) - Risale-i Nur, üflendikçe parlar

  (09.10.2010) - Cesur çıkışlar artsın!

  (08.10.2010) - Bıktıran yasak

  (07.10.2010) - Risâle-i Nur’u okumak

  (06.10.2010) - Yetmez, tazminat ödensin!

  (04.10.2010) - Bediüzzaman’ı dinleme zamanı

  (03.10.2010) - Zorla açtıranların dünyası


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  YENİ ASYA NEŞRİYAT

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.