Cevher İLHAN |
|
Türkiye, İsrail’in OECD’sine katılıyor! (2) |
Kudüs’ün İsrail’in başşehri olmadığı, uluslar arası yasalarla ortada. Buna mukabil, şimdiye kadar BM’nin Filistin sorununa dair bütün kararlarını saygısızca çiğneyen İsrail, “başşehir ilânı” anlamıyla OECD toplantısını İslâm’ın ilk kıblesi Kudüs’te yapıyor.Telaviv’in en yetkili ağızlarından, pervâsızca menhus maksat deşifre ediliyor. İsrail Turizm Bakanı Stas Misezhnikov, toplantıyı “Kudüs’ün İsrail’in başşehri olduğunun resmen tanınmasının mühürlü bir onay damgası ve niyet beyânı” diye duyuruyor. İsrailli Bakan bununla da kalmıyor; “OECD yetkilileri, konferansı Telaviv’e taşımamızı istediler, ama ‘Telaviv teklifi’ni reddetmeyi kararlaştırdık” restini çekiyor. Üstelik konferansın plânlandığı gibi Kudüs’te yapılacağını vurgulayarak katılmaktan vazgeçen ülkeleri, “tehditlere boyun eğen devletler” yakıştırmasıyla aşağılayıp “kuvvetle kınıyor.” OECD yöneticileri ise, konferansın inadına Kudüs’te yapılmasının İsrail’in uluslar arası kanunlarına saygı göstermediğinin bir delili olarak gösteriyor. OECD Genel Sekreteri Angel Guirra, “İsrail’in konferansın yerini Kudüs olarak seçmesi, Birleşmiş Milletler’in 478 nolu kararını hiçe sayması anlamına geliyor” diye açıkça itiraz ediyor. Misezhnikov’un Haaretz Gazetesi’ne, “toplantının ‘Kudüs’ün İsrail’in başşehri olduğunun kabulü” iddiasına sert tepki vererek, “bu algının düzeltmemesi durumunda toplantının boykot, hatta iptal edilebileceği ve bir daha İsrail’de yapılmayacağı” uyarısını iletiyor. Ancak Telaviv yine takmıyor…
İSRAİL’E “KUDÜS DESTEĞİ”! Gerçek şu ki, pek çok ülkenin Doğu ya da Batı Kudüs’te konsolosluklarının bulunmasına karşılık, hiçbir ülkenin büyükelçiliği yok. Daha önce Kudüs’te elçilik açan bazı Latin Amerika ülkeleri de daha sonra bu elçiliklerini Telaviv’e taşımışlar. Türkiye’nin ise Doğu Kudüs’teki Başkonsolosluğu hâlen büyükelçilik statüsünde. Sonuçta uluslar arası arenada İsrail’i kayıtsız şartsız destekleyen ABD başta olmak üzere hiçbir Batılı ülke Kudüs’ü İsrail’in başşehri olarak tanımıyor. Amerikan Kongresi’nin 1995’te Amerikan Elçiliğinin Telaviv’den Kudüs’e taşınması kararı, Amerikan başkanlarınca uygulanmamış. Çarpıklık şurada; İngiltere ve İspanya’nın başını çektiği bazı Avrupa ülkeleri bile konferansı boykot ederken, OECD’deki tek Müslüman ülke Türkiye, “İsrail’in başşehri Kudüs” mesajlı konferansa katılıyor! Davos’ta “one minute”yle başlayan, Telaviv’de Türk Büyükelçisine “alçak koltuk krizi”yle tırmanan “derin kriz” henüz aşılmazken, dokuz vatandaşın hunharca katledildiği “Mavi Marmara gemisine kanlı saldırı”dan dolayı İsrail’den “özür” bekleyen Türkiye, bu defa İsrail’e “Kudüs desteği”ni sunuyor… Bu arada, son Suriye ziyaretinde Mavi Marmara saldırısının “insanlık suçu” olduğunu, İsrail’in hâlâ “özür dilemediğini ve tazminat ödemeye yanaşmadığını” belirten Başbakan Erdoğan’ın, bu hususu teğet geçmesi ise dikkat çekici. Şam’da “Türkiye-İsrail ilişkileri” hakkındaki bir soruya Erdoğan, “Ya durağan hale gelenler var; ya da bazı ilişkilerimizi kesiyoruz veya durduruyoruz” diye cevap veriyor; lâkin baskının akabinde bir tek iptal edilen “ortak askerî tatbikat”ın dışında örnek veremiyor…
VE İSRAİL’E BİR “OECD JESTİ” DAHA… Kısacası, bizzat Millî Savunma Bakanı’nın ikrarıyla İsrail’le son casus uçağı Heronların ihâlesi dahil bütün siyasî, ekonomik, askerî anlaşmalar, savunma sanayii ihâleleri, sulamadan enerjiye, tarımdan telekomünikasyona geniş işbirlikleri her yönüyle yürürlükte. Erdoğan’ın açık ifâdesiyle AKP iktidarı döneminde “İsrail’le daha geniş çok yönlü işbirliği ve ilişkiler resmen ve hukuken aynen devam ediyor.” İsrail’e tank ve silâh ihâleleri veren, helikopter ve uçak satın alan AKP hükûmeti, bizzat Millî Savunma Bakanı Gönül’ün tesbitiyle, sayıları 60’a varan anlaşmaların bir tekini dahi iptal etmiş değil. İsrail’le tam kapasite her türlü “stratejik işbirliği”ni sürdürüyor. Bu süreçte bütün “veto” çağrılarına rağmen 11 Mayıs’ta İsrail’in OECD’ye alınmasını kabul eden Ankara, şimdi de İsrail’e bir “OECD jesti” daha yapıyor. Oysa İsrail’in OECD üyeliğini engellemeye Türkiye’nin tek bir “hayır”ı yetiyordu. İsrail’le sorunu olmayan İngiltere ve İspanya gibi “OECD Kudüs toplantısı”nı en basit diplomatik tepkiyle boykot edebilirdi. Ancak Ankara, garip bir biçimde İsrail’den yana tavır koymakta. Belli ki AKP hükûmeti, İsrail’e karşı çelişkili samimiyetsiz politikalar girdabında. Yoksa “one minute”, “alçak koltuk krizi” ve hele Mavi Marmara kanlı saldırısından sonra İsrail’le hâlâ derin ilişkileri ve yoğun işbirliğini tam gaz devam ettirmezdi. Sâdece infiâl içindeki kamuoyunun gazını alan, avutan ve oyalayan “sert demeçler”le ve hiçbir yaptırımı olmayan sahte “kuru kınamalar”la geçiştirmez; en azından bu son emr-i vakiye tavır koyar; “Kudüs’ün İsrail’in başşehri tanınmasının mühürlü onayına destek anlamındaki toplantı”ya katılmazdı. Meydanlarda millete atılan nutukların ve söylemlerin aksine tezatlı ikiyüzlü politikalarla onaylıyor ve katılıyorsa işin içinde başka “iş” var demektir. Peki, işin içindeki “iş” nedir? 13.10.2010 E-Posta: [email protected] |