Cevher İLHAN |
|
Yine “yeni anayasa” çarkı… |
Referandum propagandasında “yeni anayasa”yı deklâre eden iktidar, yeniden “dönüş”te. Oysa Başbakan Erdoğan, önce miting meydanlarında “mini paket”in “yeni anayasanın kilidi” olduğunu, referandumdan sonra hazırlıklara başlayacaklarını defalarca dile getirdi. 12 Eylül gecesi konuşmasında “yeni anayasayı yapma” teminatını verdi. Peşinden tam üç kez çeşitli vesilelerle “yeni anayasa” vaadini yineledi. Bu arada CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile “sürpriz buluşması”nda, “Yeni Anayasaya önce başörtüsü yasağının kaldırılması ortak çalışmasından başlayalım” dediği bütün medyada duyuruldu. En son referandumun 20. gününde vaadini yineledi. Buna paralel olarak AKP grup başkanvekilleri, yeni anayasa çalışmasının içinde olduklarını bildirdiler; “Biz hazırız, muhalefet hazırlığını yapsın” demeçlerini verdiler. Yine buna bağlı olarak Meclis Başkanı Şahin, referandumdan sonra yeni anayasa değişikliğine dair, ‘’Biz çalışmaya hazırız, siyasî parti gruplarından TBMM Başkanının inisiyatifiyle uzlaşma komisyonu kurulması gerekir’ mesajını almam halinde, adım atabileceğini” belirtti. “Uzlaşma komisyonu” için Meclis’teki partilerin gruplara mektup göndereceğini, parti liderleri ve yöneticileriyle görüşebileceğini açıkladı. Yeni anayasa hazırlama süreci için “dört siyasî parti uzlaştırma komisyonuna üye verirse süreç başlar, ‘erken kalkan yol alır’’ dedi…
“AKP’NİN GÜNDEMİNDE YOK”MUŞ! Keza Cumhurbaşkanı Gül, Eylül ayının son haftasında BM Genel Kuruluna katılmak için gittiği New York’ta, “Yeni anayasayı büyük bir özgüven içinde yazmamız gerekir” diye konuştu. Anayasa değişikliği paketinin kabulüyle kamuoyunda artan yeni sivil anayasa taleplerinin Türkiye’nin itibarına yakışacak, AB hedefleriyle uyumlu, çağdaş, ekonomik ihtiyaçlarını karşılayan bugün ve yarına cevap verebilecek nitelikte olmasını istedi… Ancak onca olumlu beyânın akabinde ne olduysa oldu; Başbakan, Bulgaristan’a giderken havaalanında, “Gündemimizde yeni anayasa yok!” deyip kestirip attı… Gelinen noktada tablo şu: Anamuhalefet Partisi, en son Parti Meclisinde onaylattığı “pozitif muhâlefet”le “uzlaşma komisyonu”na hazır olduğunu kamuoyuna ilân ediyor. Meclis’in ikinci muhalefet partisi, Anayasa değişikliği için kurulacak “uzlaşma komisyonu”nda uzlaşılan maddeler için “demokratik sözleşme” teklifinde bulunuyor. Ve bütün bunlara karşı Erdoğan, “Seçimin öncesinde böyle bir çalışma yok” karşılığıyla resmen reddediyor. Mart ayına kadar Haziran ayının ilk haftasında yapılacağını söylediği “seçime hazırlık dönemi”, ondan sonrasını da “seçim süreci” olarak belirliyor. Devamında da “Kimse bize 2011’de Anayasa değişikliği için gelmesin” diye peşinen kapıyı kapatıyor. Seçimlerden önce yeni bir anayasa çalışmasıyla ilgili sorulara, “Biz bir söylediğimizi bir daha geri vitese takıp tekrar etmeyiz, tükürdüğümüzü de yalamayız. Kimse bize 2011 içinde yeni bir anayasayla ilgili ‘yok komisyon kuralım, yok şu, yok bu’ filân gibi tekliflerle gelmesin, çünkü bizim artık gündemimizde böyle bir çalışma yok” diye noktayı koyuyor. Muhalefetin, “Meclis’te uzlaşıldıktan sonra bir haftada olmazsa bir ayda çıkar” çağrısına, tıpkı daha önce 12 Eylül darbecilerinin yargılanması için geçici 15. maddenin kaldırılmasına dair sarf ettiği “Böyle sululuk olur mu?” tepkisini tekrarlıyor…
SEÇİM SÜRECİNDE İSTİMAL… Evvela iktidar partisinin grup başkanvekilleri, “çark”a âcilen ayak uydurarak, ağız değiştiriyorlar; sekiz aylık sürenin yetişmeyeceğini açıklıyorlar. Sonra daha birkaç gün önce “adım atmaya hazırım” diyen Meclis Başkanı, “Dostlar alış verişte görsün kabilinden bir komisyonun kurulmasına aracılık etmem” cümlesiyle “bir ürün ortaya çıkabileceği hususunda endişeli olduğunu” kaydediyor. Bir diğer ilginç gelişme, Cumhurbaşkanı Gül’ün söylemine yansıyor. Önce “Partiler yeni anayasa niyetlerini deklare etmeli. Ben bu Meclis’e çok önem veriyorum. Yapılabilirse bu Meclis’te yapmak gerekir” görüşünü serdeden Gül, bu kez “Yeni Anayasa arzusu herkeste var, ama zamanlamasını siyasetçilere bırakıyorum” ifâdesiyle işin içinden âdeta sıyrılmaya çalışıyor. Görünen o ki siyasî iktidar, ilk AKP hükûmetinin kurulduğu 16 Kasım 2002’de açıklanan Âcil Eylem Plânında taahhüd ettiği ve seçim bildirgelerinde, hükûmet programlarında söz verdiği ve sözünü çok ettiği “yeni demokratik sivil anayasa”yı yeniden bir başka bahara bırakmakta. Strateji şu: Seçime kadar süre “yeni anayasa” söylemiyle geçiştirilecek. Süreç “yeni demokratik sivil anayasa” hazırlığı için değil, seçim vaadi ve malzemesi olarak istimal edilecek. Referandumda olduğu gibi seçim propagandası, “yeni anayasa” ve başta başörtüsü olmak üzere “demokratik hak ve özgürlükler” üzerinden yürütülecek… Çok yüzlü politikanın son tezâhürü “çark”ın anlamı bu… 08.10.2010 E-Posta: [email protected] |