Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Askerlik reformu ne zaman? |
Bölük pörçük, parçalı, perakende formüllerin, temeldeki yapısal sorunu çözmek için yeterli olmadığı gerçeğinin güncel ve somut örneklerinden biri askerlik meselesi. Hem devlet, hem de 20 yaşına gelmiş her delikanlı ve aileleri açısından ciddî sıkıntıları gündeme getiren bu meselenin bir an önce neşter atılıp köklü bir çözüme kavuşturulması gerekiyor. Yıllar içinde askerlik süresinin tedricen kısaltılması, üniversite mezunlarına daha kısa sürelerle askerlik yaptırılması, dönem dönem yapılan bedelli askerlik uygulamaları, geçici formüller olarak kısmen işe yaradı, ama artık yetmiyor. Kökü yer yer çöküş dönemi Osmanlısına kadar uzanan ciddî ârazlarla mâlûl, soğuk savaş döneminin kalıplarına göre dizayn edilmiş ve askerî müdahalelerin iç bünyedeki tahribat izlerini hâlâ taşıyan mevcut yapı ve sistem, âcilen masaya yatırılıp A’dan Z’ye tekrar gözden geçirilmeli. Köklü bir ıslahat programı hazırlanıp, bir an önce uygulamaya konulmalı. Ki, bazılarınca provokatif bir üslûpla dile getirilen “Ordu lağvedilip yerine yeni bir ordu kurulmalı” söylemlerinin artarak devamına meydan ve fırsat verilmesin. Savaş, silâh ve savunma teknolojisinin de baş döndürücü gelişmelere sahne olduğu; birçok şeyin bilgisayar başından sevk ve idare edilir hale geldiği bir çağda, hantal ve kalabalık bir ordu beslemenin mantıksızlığı yıllardır seslendiriliyor. Onun için birçok ülke asker sayısını azaltıp ordusunu küçültürken, savunma bütçesini asker sayısı daha az, ama daha vurucu bir ordu oluşturmak için kullanıyor. Böylece tasarruf da yapıyor. Bilhassa ileri ve zengin ülkelerin tercihi bu yönde iken, kaynakları sınırlı bir ülke olarak Türkiye’nin, 1 milyonun üzerinde mevcudu olan bir ordu ile yola devam etme ısrarının mantığı ne? Son günlerde medyada yer alan bilgilere göre, bu 1 milyondan fazla askerin hemen hemen dörtte birinin posta, kuaför, berber, görevli, koruma, lojman hizmetleri gibi, askerlikle ilgisi olmayan işlerde istihdam edilmesi, ayrıca üzerinde durulması gereken önemli konulardan biri. “Vatanî görev” böyle mi yerine getiriliyor? Keza, dünyada general sayısının en yüksek olduğu ordunun TSK olmasının bir izahı var mı? Çağdaş dünya, orduları küçültüp asker sayısını azaltır ve askerlik sürelerini daha da aşağı çekerken, zorunlu askerlik sisteminden de vazgeçiyor ve profesyonel ordu yapılanmasına doğru gidiyor. Peki, biz bütün bu gelişmelerin neresindeyiz? Ağustos’ta emekli olan önceki Genelkurmay Başkanı Başbuğ, zorunlu askerliği orduyla millet arasındaki bağ olduğu gerekçesiyle savunmuştu. Bütün erkek vatandaşlara zorunlu olarak askerlik yaptırmak suretiyle kurulan bir bağın ne derece sağlıklı olduğu tartışılır. Nitekim tartışılıyor da. Bu sistemde ısrar edilmesinin arkaplanında yatan saikin ise, herkesi askerlik tezgâhından geçirerek, özellikle bazılarının kafasında “burunları sürtmek” gibi bir niyet olduğu ifade ediliyor. Böylece bu sistemin, en alt rütbedeki subaylara, kaymakam, hakim, savcı, öğretim üyesi gibi statüleri olan kişilere eğitim yaptırmak, koşturmak, yerde süründürmek... suretiyle hükmetme fırsatı verdiği belirtilerek, bu psikoloji belirtiliyor. Eğitim esnasında herkese hep bir ağızdan bağıra bağıra söylettirilen tuhaf sloganlar cabası. Son günlerde Genelkurmay’ın projesi olarak gündeme getirilen “tek tip askerlik,” haddizatında mevcut durumdan daha da geriye gidiş niteliği taşıyan bir girişim. Üniversite mezunlarına verilen yetersiz avantajın geri alınmasını öngörüyor. Temennîmiz, hükümetin buna geçit vermemeyip, askerlik süresini herkes için kısaltarak, fâhiş bir rakam istememek kaydıyla bedelli askerliği de gündeme getirme fikrinde ısrar etmesi. Ama daha önemlisi, askerlik sisteminde yapısal ve köklü bir reform için artık düğmeye basılması. İnsanları vatan için çok daha önemli işler yaptıkları görevlerinden bir süreliğine koparıp zorla askere alma garabetine de artık son verilmesi. 08.10.2010 E-Posta: [email protected] |