Şükrü BULUT |
|
Töre ölsün mü? |
Kelimelerin müsbetten menfiye, negatiften pozitife mânâ değişimine uğramaları sizin de dikkatinizi çekiyordur. “Töre cinayetleriyle” birlikte, eski güzel ve destanımsı mânâlarını kaybeden töreye” bilhassa “yeni liberallerin” toptan hücumu çoktandır zihinlerde başka başka mânâlar tedaî ettiriyor. Çok değil, bundan yirmi sene önce daha çok Kemalistlerin kullandıkları “töre”ye bedel, sağ kesim “gelenek” ve “an’ane” kelimelerini benimsiyordu. Mânâ olarak küçük farklılıklar olsa da üçü de aynı çerçeveye giriyordu. Solun Kemalistlerle birlikte “hurafe” olarak görüp hücum ettiği an’aneden sonra “gelenek” de tukaka edilmişti. Bilhassa 11 Eylül'ün ülkemizde ve üçüncü dünya ülkelerinde tetiklediği değişim ve dönüşüme yer açılması için “gelenek ve gelenekçilerin” piyasayı terk etmeleri gerekiyordu. . Milletimizin töresi de, gelenek ve an’aneleri de bin seneden beri İslâmiyetle mezcolduğundan, şu kelimelere hücum eden bilhassa “dinsiz sefih Avrupalıların” dolaylı olarak dinimize, mukaddesatımıza, örf ve tarihimize hücum ettiğini anlamamız elbette yanlış olmaz. Neoliberallerin, Türkiye'deki liberalleri terkilerine alarak çıktıkları “töre” avında hangi hedeflere oklarını attıklarını dikkat ederseniz; yenilikçilik, değişim ve dönüşüm sloganlarının arkasına sığınanların “su katılmamış” İslâm düşmanları olduklarını da göreceksiniz. Toplumumuzda, kadının üzerinde farz edilen “dehşetli baskıyı” kaldırmayı dâvâ edinmiş töre düşmanlarının iffete, ahlâka, fazilete, namusa, aile hayatımıza ve daha doğrusu “millî hayatımıza” da karşı olduklarını faaliyet ve icraatlarından anlayacaksınız. Doğrusunu isterseniz milletimizin töresine, gelenek ve an’anelerine en büyük darbeyi Cumhuriyetin ilk dönemlerindeki Kemalistler indirmişti. Medenîleşmek, muasırlaşmak ve Avrupalılaşmak yaftalarıyla, tam otuz sene milleti hakikî kültür, zevk, estetik ve hayat biçiminden mahrum bırakmışlardı. Hepinizin bildiği bu uzun hikâyeye girmeden şunu arz edelim ki; klâsik Kemalizm, milletin hakikî hayat biçimiyle yaptığı savaşı kaybetmeye başlayınca, devreye global dinsiz, sefahetçi ve insaniyet karşıtları sokuldu. Global sermayedarları da arkasına alan neoliberallerin parasal olarak destekledikleri müstehcen ahlâksız sinemayı, tahribatçı kitapları, faaliyetleri, sosyal projeleri ve sivil kurumların icraatlarını inceden inceye tetkik ettiğimizde; hakikaten Kemalizm, bolşevizm, masonluk ve neoliberalizmden oluşan bir insâniyeti imha projesiyle karşı karşıya kaldığımızı görürüz. Sağ kesimden bazılarımızın töre, gelenek veya an’anemizin bazı cihetlerine itirazı olabilir. Arapların ve dolayısıyla Müslümanların kültürlerine yer yer karışmış “İsrailiyât” nev’înden, bizde de Şamanizmden, Zerdüşlükten ve daha başka bâtıl dinlerden geleneksel unsurlar, Anadolu geleneğimize karışmış olabilir. Yüzde bir veya binde bir nisbetindeki bu yanlış unsurları Sünnet-i Seniyye süzgeciyle temizleme imkânı varken, kalkıp global dinsizlere yardım edercesine bütün töre, gelenek, örf ve an’anelerin aleyhinde bulunmak Müslümanların yapacağı iş olmamalı… Şu meselede Türk milletinin sair millet ve ırklardan daha çok töresine ve an’anesine sahip çıkması lâzımdır. Çünkü bu kavmin global dinsizlikle göğüs göğüse çarpışmak gibi bir misyonu var. “Küfr-ü mutlakı, istibdad-ı mutlakı, sefahet-i mutlakı ve ehl-i namusun servetini serserilere ibaha etmesini alet ederek dehşetli bir kuvvetle gelen bir cereyanı durduracak, ancak İslâmiyet hakikatiyle mezcolmuş, ittihad etmiş ve bütün mazideki şerefini İslâmiyette bulmuş, bu millet dayanabilir.” (Emirdağ Lâhikası, s. 190) Töre adına işlenen cinayetlerin İslâm halklarıyla ilgisini hiç düşündünüz mü? Hind'de, Çin'de, Latin Amerika´da ve gayr-ı müslim Afrika'daki insanların namus meselesindeki refleks ve yaptıklarıyla hiç karşılaştırdınız mı? Neden Türkiye'de bu cinayetleri geleneklere ve dolayısıyla dine mal ediyorlar? Global mânâda doğrudan Hz. Muhammed'in (a.s.m.) sünnetine hücum edemeyen bugünkü dinsiz münafıkların, düne kadar Kur'ân'a ve Peygambere olan adavetlerini “Arap düşmanlığı” ile dışa vuran Kemalistlerden hiç, ama hiç farkları yoktur. İnsanların başka kültür, töre ve gelenekleri keşif merakı bugün çok ileri gitmiş. Hayatlarının önemli bir bölümünü bu uğurda Aborcinler, Kızılderililer, Afrika ve Hind yerlileri arasında geçirenlerin hatırat ve bilgileri, şimdi “best seller” olarak satılıyor. Modern dünyada töreye bu denli ehemmiyet verildiği bir zamanda, töremizin; “yeni muhafazakârların” maddî desteğiyle çevrilen filmlerle Berlin'de, kitaplarla Avrupa ve Türkiye'de ve maalesef dizilerle Türkiye TV'lerinde “cezalandırılması,” bizde bu millete karşı zerre kadar hamiyet hissi varsa, bizi mutlaka, ama mutlaka harekete getirmeli ve İslâmî an’anelerimize sahip çıkmalıyız. 08.10.2010 E-Posta: [email protected] |